HZ. PEYGAMBER SEVGİSİNİN TEZAHÜRLERİ
Hz.Peygamber’e
iman etmek farzdır. Hz.Peygamber (sav)’e iman etmek İslamın erkanından
birisi, imanın da şartlarından bir şarttır. Bundan dolayı her
Müslümanın O’nun Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğuna şehâdet
etmesi, O’nun Rabbinden getirdiği her şeyi tasdik etmesi ve O’ndan
gelen bütün sözleri ve fiilleri kabul ederek, O’nu hayatında kendisine
örnek alması gerekir.
Hz.Peygamber’i sevmek, her mümin için en gerekli taatlerden biridir.
Zîrâ sevgili Peygamberimiz (sav), Buhârî ve Müslim’in Enes b. Mâlik
(r.a)’den rivayet ettikleri bir hadis-i şeriflerinde şöyle
buyurmaktadır:
“
Sizden
birinize ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün
insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz.” (Buhârî, İman: 8; Müslim, İman: 69,70.)
Bu zikretmiş olduğum hadis-i şerif başka bir rivayette şöyle nakledilmiştir:
“
Sizden
birinize ben, kendi nefsinden, annesinden, babasından, çocuklarından ve
bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş
sayılmaz.”
Bu sevgi bir insanda gerçekleşmezse, o insan gerçek mümin olamaz.
Nitekim, Abdullah b. Hişâm, Hz.Ömer (r.a)’ın bir gün Peygamber (sav)’e
şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Ey Allah’ın Resulü sen bana, nefsim hâriç her şeyden daha fazla sevimlisin” demiştir.
Hz. Peygamber (sav) ise, O’na “Hayır ey Ömer, nefsim elinde olan
Allah’a yemin olsun ki; sen, beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe
gerçek iman etmiş olamazsın.” buyurmuştur.
Hz.Ömer (r.a)’de O’na; “Vallâhi şimdi sen bana nefsimden de daha fazla
sevimlisin” dediğinde, Hz.Peygamber (sav); “Şimdi imanının kemâle
ermiştir ey Ömer” demiştir. (Buhârî,
Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terc, I,31.)
Şüphesiz ki insan, iyiliğin esiridir. Kalpler kendisine iyilik yapana
karşı sevgi duymak üzere yaratılmıştır. Eğer bir insan, kendisine
iyilik yapan bir insanı severse, ya ona bir hediye verir veya dar
zamanında ona yardım eder. Bir kişi başka bir kişiyi sevince bunları
yaparsa, o halde, bütün âlemlere hidâyetle gelen, bütün insanlık için
rahmetle gönderilen insanlara kitabı ve hikmeti öğreten, dünya ve
ahiret saadetine kavuşma yolunu açıklayan bu Yüce Peygamber’e karşı
tutumumuzun nasıl olması gerekir?
Burada hemen şunu ifade etmemiz gerekir. Hiç şüphesiz ki; Allah
sevgisinden sonra sevgiye en lâyık olan Hz.Muhammed (sav)’dir. Zîrâ
Yüce Allah, bir ayet-i kerimede Hz. Peygamber (sav)’e hitâben şöyle
buyurmaktadır:
“(Ey Habibim!)
De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz kiAllah’da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Al-i İmrân, 3 / 31.)
Allah, iki vasıtayla bilinip tanınır: Onlardan biri akıl, diğeri ise
peygamberdir. Allah’ı birinci vasıtayla bilip anlamak yeterli değildir.
Varlık âlemindeki çok mükemmel plan şaşmayan kanunların bir
planlayıcının ve ebede uzanan ölçü ve anlamda bir kanun koyucunun
varlığına delalet ettiğini akıl yoluyla bilip anlamak mümkündür. Ama O
yüce kudretin sıfatları, emirleri, kullarından bekledikleri, bu dünyayı
insanlara hazırlamasının nedenleri, ahiretin varlığı bilinmemektedir.
Bunları akıl değil, ancak peygamber haber verebilir. Peygamberin
getirdikleri akılla birleşince asıl yol ve amaç belirlenmiş olur.
O halde peygamber, ilahî rahmeti ve O’nun kullarına olan buyruklarını
yansıtan bir ayna, O’nun kanunlarını haber veren bir alıcı-verici,O’nu
kullarına tanıtan bir rehber; kulluk görevinin anlamını ve ölçüsünü
insanlara öğreten bir öğretmendir.
Bu nedenle Allah’ın sevgisine erebilmenin tek yolu, peygamberi sevmek
ve O’nun getirdiklerini gönülden benimseyip kabul etmek; ilâhî rahmetin
insanlıktan yana ışık ve enerjisini ondan almaktır.
Hz.Peygamber Sevgisinin AlametleriHz.Peygamber (sav)’i gerçekten seven bir müminde bulunması gereken bazı vasıflar vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1. Hz.Peygamber (sav)’in sünnet-i seniyyesine uymak; O’nun hayat tarzına hayatımızı uydurmak. Nitekim Cenab-ı Allah:
“
Andolsun
ki Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı
umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21.) buyurmaktadır.
Allah’ın rızası ve sevgisi Hz.Peygamber (sav)’in sünnetine uymakla elde
edilebilir. Bir müminin en büyük ideali, kendisini Allah’a
sevdirmektir. Yani O’nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır.
Allah’ı sevenler, “
Ben özümü Allah’a teslim ettim, bana uyanlar da öyle.” (Al-i İmran, 3/20.) diyen ve bu ilahî emri tebliğ eyleyen Resulullah’a karşı gelmemek ve onun gibi ihlas ve samimiyetle, “
Ben özümü Allah’a teslim ettim.”
deyip dininde ve şeriatında ona ve onun öğretim ve bildirilerine uymak
ve onu örnek almak lazım gelir. Bunun zıddı, “Ben Allah’ı severim, ama
emrini dinlemem, O’nun sevdiğini sevmem, O’nu sevenleri, O’nun yolunu
gösterenleri, O’nun seçip gönderdiklerini sevmem, onlara benzemek
istemem.” demektir ki, bu da, “Ben kendimden başka bir şey sevmem,
tevhid yolunda yürümek istemem.” demektir. Allah’ın Resulüne uymak
istememek, Allah’ı sevmemek ve rahmetinden mahrum olmaktır.
Allah’ın veli kullarından olan Sehl b.Abdullah et-Tüsterî şöyle
demektedir: “Allah’ı sevmenin alameti, Kur’an’ı sevip anlamaktır.
Kur’an’ı sevmenin alameti, Rasulullah Efendimizi sevmektir.
Rasulullah’ı sevmenin alameti, O’nun sünnetini severek yerine
getirmektir.”
“Allah’ı, Kur’an’ı, Peygamberi ve Sünnetini sevmenin alameti ise,
ahireti sevmek ve ona hazırlanmaktır. Ahireti sevmenin alameti, kendini
bilip sevmektir. Kendini sevmenin alameti, dünyanın aldatıcı, oyalayıcı
yanlarını sevmemektir. Bunun da alameti, insanı amaca ulaştıracak kadar
rızkı helâl yoldan elde etmektir.” (Yıldırım, Celal,
İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yay., İzmir, trs, II, 884.)
2. Hz.Peygamber (sav)’in sözünü kabul edip, hükmüne razı olmak. Bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: “
Hayır;
Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem
kılıp, sonra da verdiğin hükme karşı, içlerinde hiç bir sıkıntı
duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar.” (Nisâ, 4/65.)
Yüce Allah bu ayette şu üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
a. Her meselede Rasulullah’ın hakemliğine başvurmak.
b. O’nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
c. Tam bir teslimiyetle O’na boyun eğmek.
Kur’an-ı Kerim, müminlerin mutlak teslimiyetten öte başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
“
Mümin bir erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiç bir tercih hakkı yoktur...” (Ahzab, 33/36.)
3. İnsanlar arasında O’nun dini olan İslamı yaymak, tevhid bayrağını
yükseltmek ve Yüce Allah’ın kesinlikle izin vermediği putperestliği
ortadan kaldırmak.
4. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah için, kitabı için,
Peygamberi için ve bütün Müslümanlar için nasihatte bulunmak. Nitekim
Ümmet-i Muhammed’in en hayırlı ümmet olmasının sebeplerinden birinin,
iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları olduğunu Yüce Allah
şöyle açıklamaktadır:
“
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz...” (Al-i İmrân, 3/110.)
5. Hz.Peygamber (sav)’in güzel ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün kötü
ahlâk ve davranışlardan sakınmak. Çünkü Sevgili Peygamberimiz; “
Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”buyurmaktadır. (Tirmîzî, Hüsnü'l-Huluk, 8.)
Hz.Peygamber’in yolundan gitmek, onun ahlâkıyla ahlâklanmakla olacağına
göre, herkesin kendisini, yaptıklarını ve kimin yolundan gittiğini ve
kimin ahlâkıyla ahlâklandığını bilmesi ve kontrol etmesi lazımdır.
İstiklal Marşı Şairimiz:
Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir, Davransana eller de senin, baş da senindir. (Ersoy, Mehmet Akif,
Safahat, İst, trs, I, 400.
) demektedir.
Gerçekten, eller bizim elimizse ve taşıdığımız baş da bizim
diyebiliyorsak, başımızı iki elimizin arasına alıp, biz neyiz ve kimin
yolundayız diye düşünmemiz lazımdır.
6. Hz.Peygamber (sav)’e saygı ve hürmet göstermek. Sahâbîler (Allah
onlardan razı olsun) Hz.Peygamber (sav)’e saygılarından dolayı
seslerini O’nun sesinden fazla yükseltmezlerdi. Hz. Peygamber (sav)’e
bu derece saygı ve hürmet gösterirlerdi. Nitekim Yüce Allah: “
Ey
inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın,
birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öyle yüksek sesle
konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider.” (Hucurât, 49/2.) buyurmaktadır.
7. Hz.Peygamber (sav)’e daima salat ve selamda bulunmak. Zîrâ Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“
Allah ve Melekleri, Peygambere salât etmekte (onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen göstermekte)
dir. Ey inanlar! siz de O’na salât edin, (O’nun şânını yüceltmeye özen gösterin)
içtenlikle selam edin (O’na esenlik dileyin.)” (Ahzâb, 33/56.)
Yüce Allah, bu ayet-i kerimede bütün müminlere Peygamberine salât ve
selâm etmelerini emretmekte ve O’na saygı göstermelerini istemektedir. “
Allahümme Salli alâ Muhammed.” demek salât, “
Esselâmü aleyke eyyühen-nebiy.”
demek selamdır. Hz. Peygamber (sav)’den rivayet edilen çok sayıda
Salavât-ı Şerife vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salãt
ve selâm getirmek, Peygamber (sav)’in sevgisini celb eder, şefaatine
sebep olur.
İşte Hz.Peygamber (sav)’i gerçekten seven her Müslümanda bu vasıfların
bulunması gerekir. Aksi halde insan tam manasıyla imanın meyvesinden
istifade edemez ve Hz. Peygamber (sav)’in şefaatine nâil olamaz.
Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI