Peygamberimiz her haliyle örnek bir babaydı.
Özellikle kendi çocuk ve torunlarına çok düşkündü. Onlar için şefkatli
bir baba, merhametli bir dedeydi. Kızı Fatıma ile arasında çok sıcak
bir samimiyet vardı. Onu kendinden bir parça olarak görür, gözü gibi
korurdu. Hz. Fatıma, babasına çok düşkündü, bunun için de çok benzerdi.
Simasıyla, oturuşuyla, kalkışıyla, ahlakı ve edebiyle, her yönüyle tam
babasının kızıydı. Peygamberimiz bir sefere çıkacağı zaman en son ona
uğrar, dönüşünde ise önce onun yanına giderdi. Peygamberimizin evi ile
Hz. Fatıma'nın evi yan yanaydı, arasında bir kerpiç duvar vardı. Çok
sık görüşürler, çok sık birlikte olurlardı. Öyle ki, Hz. Fatıma
babasını ziyarete geldiğinde, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak
için ayağa kalkar, alnından öper ve yanına oturturdu.
***
O gün Hz. Fatıma'nın düğünü vardı. Mütevazı bir yemek hazırlandı ve
davetlilere ikram edildi. Yemekten sonra Efendimiz, bir eliyle Hz.
Ali'yi, diğer eliyle de Hz. Fatıma'yı tutarak evlerine götürdü.
Fatıma'yı bağrına bastı. Daha sonra şu tatlı öğüdü verdi:
-Kızım, evimizden çıkıp, başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye
gidiyorsun. Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun! Sen ona hizmetçi ol
ki, o sana köle olsun! Kocana yumuşak davran! Öfkeli hallerinde
sessizce yanından kayboluver. Öfkesi geçinceye kadar ona görünme!
Ağzını ve kulağını muhafaza et! Kocan sana fena söylerse,
söylediklerini duyma ve sakın karşılık verme! Ona karşı gelme! Daima
senden güzel söz işitsin, güler yüz görsün. Bu suretle sana iyi gözle
baksın.
Sonra alnından öptü. Hazret-i Ali'ye teslim etti ve "Hanımın çok iyi
bir hanımdır" buyurdu. Her ikisini de Allah'a emanet etti. Sonra
mübarek eliyle kapının iki kanadını tuttu, bereket duası yaptı.
Peygamberimiz Hz. Fatıma'yı evlendirdikten sonra da ondan kopmadı,
ilişkileri azalmadı; yine her sabah gider onları namaza kaldırırdı.
Peygamberimiz bu taze yuvaya çok önem veriyor; Müslümanların geleceğini
bu yuvanın etkileyeceğini bilerek onları yönlendiriyor, eğitiyordu. Hz.
Ali ve Hz. Fâtıma arasında işbölümünü bizzat kendisi yapmıştı. Ev
işlerini kızına, dışarı işleri de Hz. Ali'ye vermişti. Kendisi de bu
konuda zaten tam bir örnekti. Hz. Aişe annemiz, Peygamberimizin evdeki
halini anlatırken diyor ki:
"Herkes evinde ne yaparsa o da onu yapardı. Elbisesini yamar,
ayakkabılarını tamir eder, koyunların sağar, kendi işini kendisi
görürdü." (Huzur Ailede Başlar. Gül Yurdu Yayınları)
Geçtiğimiz Pazar günü Manhaim'de 'Bir baba ve eş olarak Peygamberimiz'
konulu konuşmamı yaparken Peygamberimizin bu yönünü dikkate vermiştim.
Özellikle onun gözden kaçan bu yönüne hepimizin çok ihtiyacı vardı.
Çünkü o içimizden biri, aramızdan biriydi. Ama birinci ve bir inciydi.