Büyüklük ifade eden dağlar; tanrı tanınmış, koruyucu görevini yapmış, tanrılara, tanrıçalara, dağ perilerine makam olmuş, ilk ana ve baba sayılmışlardır.
Eski azizlerden de bir kısmının mezarı, ibadet ettikleri yerler dağların tepelerindedir. Gökte bulunan tanrılara ulaşabilmek için, onlara doğru uçmak isteyenler olurdu ki, bunlar derin bir inanış ve heyecanla dağların yüksek tepelerindeki uçurumlardan göklere doğru uçmak üzere kendilerini bırakırlardı.
Bir takım kurbanlar dağ başlarında kesildiği gibi, büyük savaşlar da çok zaman dağlarda yapılmıştır.
Türkler de dağlara kutsal önem vermişlerdir. Altaylı’lara göre dünyanın yaradılışından sonra ilk insan, ağzındaki toprağı tükürünce bundan dağlar meydana gelmiştir.
Bir başka efsaneye göre de, Kara Han yaratığı toprak üzerine bir kuş gönderdi. O kuş bu toprakları gagaladı, çıkıntılar birer dağ oldu.
Çinli’lerin Tiyanğ-Şanğ (Tanrı Dağları); Yunanlı’ların Olimbos ve Parnas, Hintli’lerin Mero ve Parvata (Himalaya) dağları gibi yüksek tanrıların oturduğu dağlardı. Moğollar da 7000 metrden yükseğe ulaşan bu dağlara saygı gösterir, (Han Tengeri) derlerdi. Bu dağlardan sayılan (Göktürk), (Buzdağ Ata) ve (Afrasyap) ta önemli, kutsal dağlardandı.
Tiyanğ-Şanğ, Türk gelenek ve efsanelerinde çok yer alır. Divan-ı Lügat-üt Türk ve Kutadgu Bilik’te bu dağların adı geçer. Destan kahramanı manaks bu dağlardaki (Isığ Göl) civarında yaşamıştır.
Şaman dualarında dağ adları çok geçer. Dağlara yalvarır, medet umulurdu.
Altay dağlarını; (Atalarımız, büyük babalarımız zamanında tanrı olmuşsun. Yer ve deniz yaratıldığı zaman atalarımız ve analarımız sana demişlerdi) derlerdi.
Altay dağlarını çok öven ve kutlayan şamanlar (deve yeleli geniş Altay, üç boynuzlu kara kaya Altay) tabirlerini kullanmışlardı.
Dağları ilk ata tanıyan Türk boylarının bir takım adetleri ve törenleri de vardı:
(Rivayet ederler ki Üçeğe oymağı önce Sakçak dağının eteklerinde bulunurdu... bu oymağın kadınları (gelinleri) bu dağa kayın babamız derler... bu dağ uzaktan göründüğü zaman başlarını örterler.
Öte tarafta Miras suyu kıyısında da bir dağ vardır. Bu dağın adı Kölin'dır. (Dağ Kargası) oymağı bu dağ hakkında (bizim türediğimiz dağ) derler. Bu oymak, bu dağda şaman ayini yaptırır, kurban keser.
Fakat kadınlar bu dağa (kayın babamız) derler.
Han-Yoan dağ da Hun'ların her yıl tanrıya kurban kestikleri bir dağdır.
Ekitağ, Pamir, Akkaya, Kadınbaşı, Karadağ, Aysu, Alaş, Karagay dağları da Altaylı'ların kutsal dağlarındandır.
Moğol'ların Haldun dağı da çok kutsaldı. Cengiz bu dağda çok heyecanlı günler geçirmiştir.
(İtoga) dağı da Moğol'ların en büyük tanrı dağıdır.
Altaylı'lar, dağların sahibi olan ruhların varlığına inanır, onlar için kurbanlar kesilirdi.
Bazı dağlar da bir takım soyların koruyucusu kabul edilirdi. Yine Altaylı'lara göre (Tu iyesi) en büyük dağ tanrısıdır.
Altay dağlarından olan (Sürve dağı) da büyük tanrı Ülgen'in gökteki katlarından birinde olan cennette idi. Manevi alemdeki bu dağı Kara Han yaratmıştır.
Kumbarbi efsanesine göre, Gök kralı, (Lalapandua) adındaki dağda kaldığı gibi, Fırtına tanrısı da korkusundan (kandurna dağına kaçmıştır). Yine bu efsaneye göre tanrılar Şepişa dağında toplanırlardı.
Başka bir efsane de; (Pişaişa dağı) tanrıça İştar istemediği halde onunla yatmış, ama sonra dağ korkmuş, İştar'ın eteklerine kapanarak affını rica etmiştir.
(Nişanlı dağ) ın da üzerine kurulmuş efsaneler vardır.
Orhun abideleirnde; Türklerin ilk yetiştiği yer olarak gösterilen (Ötüken dağı) için de (Mübarek Ötüken dağı) denilmektedir.
Hakan /Su) ile Zülkarneyin askerlerinin karşılaştığı (Altın Kan) adındaki dağ da bir efsaneyle göze çarpar.
Ağadat tepesi, büyük ve esaslı bir dağ kümesinin içinde bulut toplayan bir bora ve fırtına merkezidir. Başında sık sık yıldırım sağılır ve şimşek çakar. Çevresindeki derin dereler hep sel yatağıdır. Ağadat'ın üzerinde beliren her bulut parçasının içinde bile, büyük ve korkunç bir fırtınanın şeytanı gizlidir. Sümerler de fırtına tanrısına bu dağın adını vermişlerdir.
(Kin-Şan) dağlarının civarında yerleşen (A-Hien-Şe) zamanında, bu dağlardan birinin tepesi Takya'ya benzediği için (Tu-Kiu) denilmiş ve efsaneye göre de Tukyu'lar bu adı böylece almışlardır.
Oğuz kendine itaat etmeyen (Urum Han) ile savaşmak üzere bir dağın eteğine gelmişti. Bu dağ karlı olduğu için o zaman buna (Buz dağ) adı verilmişti.
Sümer tanrılarından Enlil'in makamı dağlarda olduğu gibi, dağ perilerinin bulundukları dağlar da kutsaldı.
Hitit'lerin (Hazzı) dedikleri Antakya'daki (Kel dağı) da Kumarbi efsanesinde geçmektedir. Nammi dağı da Eti'lerce insan şeklinde bir tanrı idi.
Sümer'lerin tufan efsanesine göre Uta-Napiştim'in gemisi (Nisir) dağına oturmuştu.
Dağ ruhları insanlara iyilik eder. Kötü ruhlardan korur, yol gösterir. Ama saygısızlık edenlere de ceza verir, hastalık gönderir. Dağ ruhlarının genel olarak adı (Yizimpiy) dir. Her dağın ruhu kendi bölgesinde kalır. Başka bölgelerle ilgisi yoktur. Altaylı'lar her dağı bir ruhun temsilcisi sayar, onlara kurbanlar keser, dualar ederdi.