My Chemical Romance lideri İngiliz mizahını seviyor, bütün parasını bilim kurgu filmlerine yatırıyor ve sırf ölümü çağrıştırsın diye saçlarını platin rengine boyuyor.
Gerard Way bundan birkaç yıl önce, utangaçlığından sıyrılıp insan içine çıkmasını sağlayan kokain ve alkol bağımlılığı yüzünden süründüğünü ve "yaşayan ölü" gibi dolaştığını söylüyor. Fakat söz konusu problemleri onu bir süre sonra daha da kötü bir hale getirmiş ve Way, 2004'te, grubun Japonya turnesinde ciddi anlamda hasta olmuş. My Chemical Romance solisti bu dönemden sonra alışkanlıklarından kurtuldu, grubuna çeki düzen verdi ve 2006'nın en iyi albümlerinden birine, The Black Parade'e imza attı. The Wall (Pink Floyd), Sgt. Pepper (Beatles) ve A Night at the Opera (Queen) gibi albümleri referans alan yeni MCR albümü prodüktör Rob Cavallo önderliğinde, perili bir manastırda kaydedildi. Bu görkemli albüm, ölüme yaklaştığı sırada içindeki yaşama sevincini keşfeden bir kanser hastasını konu alıyordu. Grup albümün bu karanlık havasını sahneye de taşıdı ve canlı performanslarını teatral birer gösteriye çevirdi (grup sahneye siyah bando kıyafetleriyle çıkıyor ve Gerard Way, sırf daha ölümcül görünsün diye saçlarını platin rengine boyadığını söylüyor). "Sıradan bir şey yapmak istemiyordum, beklentileri karşılayamamaktan korkuyordum," diyor Gerard Way turnenin Glasgow ayağından. "Bütün hayatım buna bağlıydı sanki. Ama şimdi bu şarkıları sahnede her gece çaldığımda bir zafer kazanmış gibi hissediyorum."
Albümdeki 'tören' konsepti nasıl ortaya çıktı?
Babamın ben ve kardeşim Mikey'yi (Mikey Way, My Chemical Romance basçısı) götürdüğü geçit töreni hala hafızamda. Kocaman, gösterişli balonlar olduğunu hatırlıyorum. Tamam, bunun en güzel anım olduğunu söyleyemem ama törenlerin geleneksel bir tarafı olduğunu düşünmüşümdür hep. Törenler birden çok şeyi temsil edebilir ayrıca. Bir cenaze töreni olabilir ya da bir kutlama. Albümdeki karakter içinse (The Patient) ölümün nasıl olması gerektiğini ifade ediyor.
The Black Parade'de kara mizah da var. Böylesine karanlık bir mizah anlayışının kaynağı nedir?
Muhtemelen İngiliz mizahıdır. Büyükannemin yaptığı şeyler beni etkilemiştir bu anlamda. Sürekli BBC ve Are You Being Served? ya da Fawlty Towers gibi şovları izlerdi. Bunlardan, bir de Monty Python'dan etkilenmiş olmalıyım. Büyük bir Terry Gilliam fanıyım. Albümün estetiği burdan geliyor.
Sahnede giydiğiniz o bando kıyafetleri çok kötü kokuyor olmalı.
Çok garip ama hayır! Sahnede çok terliyoruz ama o kıyafetler terden etkilenmiyor sanırım. Bu kostümleri iki hafta üstümüzde taşımışlığımız bile var, yine de kokmamıştık.
Albümde yer alan "Mama" adlı şarkınızda Liza Minelli'yi konuk etme fikri nerden çıktı?
Çok acı çekmiş ama çok da güçlü biri olsun istedik. Büyük zorluklara göğüs germiş biri. Aynı zamanda o kadar yetenekli ki, sesi onun hakkında söylenmiş iyi, kötü her şeyin üstünde geliyor.
Bu arada, hala evsiz misin?
Eğer turnede değilsek otellerde ya da ailemin evinde, koltukta takılıyorum. California'nın elektriğini çok sevdim. Oradaki sanat ortamlarını ve tuhaf tasarım mağazalarını sevdim. Er ya da geç, hayatlarımız biraz olsun sakinleşmeye başladığında oraya gitmek isterim. Ama şu sıralar New Jersey'de, grubun yakınlarında olmayı yeğliyorum. Çok çalışıyoruz, bu yüzden herkese yakın olmak istiyorum.
Paranı en çok neye savurdun?
Hiçbir şeye aslında. Kendime bir bilgisayar aldım, bir de her fırsatta '60'ların bilim kurgu filmlerinden (DVD) satın alıyorum. Alacakaranlık Kuşağı ve orijinal Uzay Yolu serileri mesela. Maymunlar Cehennemi de favorilerimden.
The Black Parade sosyal ya da müzikal bir harekete öncülük edecek, ilham verecek olsaydı, bu ne olurdu? Sen bunun ne olmasını isterdin?
İnsanların yaşamaktan korkmaması gerektiğini düşünüyorum ki, bence çoğu insanın en büyük korkusu bu. İnsanların kendilerini istedikleri gibi ifade etmesini isterim. Bir erkek kadın kıyafetleriyle dolaşmak istiyorsa bırakın öyle yapsın, gibi. Hoşgörüsüzlüğe, ırkçılığa ve cinsel ayrımcılığa hiç tahammülüm yok. Erkeklere hala "i.ne" deniyor mesela. Kadınlar ise ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor, punk rock camiasında bile. Bu ortamda bile durum böyleyse her yerde bu şekilde muamele görmeleri çok normal.
Warped Tour'da ayık kalmak için çok çaba sarfetmen gerekti mi?
Dünya üzerindeki en zor turneydi! Warped Tour'u çok seviyorum, inanılmaz bir organizasyon ama kötü alışkanlıklarımdan kurtulduğum ilk yıla denk gelmesi kötü olmuştu. İki adım atıyorsun ve biri mutlaka suratına şişeyi dayıyor. Bu yüzden tüm vaktimi tur otobüsünde geçirmek zorunda kalmıştım.
My Chemical Romance'in konuk listesindeki hangi isimler dudağını uçuklattı?
Billy Corgan. Konsere gelmedi ama adını konuk listesinde görmek bile yetti bana. Öyle bir adama iyi görünmek isterdim çünkü. Siamese Dream kadar çok dinlediğim bir albüm daha yoktur herhalde. Sevgilim tarafından terk edilmiştim, o dönemi bu albümle atlattım. Çok depresif olduğum bir gecede evimizin yakınlarındaki bir sahaya gitmiş ve bu albümü dinleyerek uyuyakalmıştım. Mellon Collie and the Infinite Sadness albümünün turnesine çıktıklarında kardeşim Mikey beni Madison Square Garden'daki (New York) konserlerine götürmüştü.
Çocuk yaştaki kardeşin mi seni konseri götürdü yani?
Evet! Smashing Pumpkins'le kafayı bozmuştum ama asıl fanatik olan Mikey'ydi. Pumpkins'i her yerde takip ederdi, bütün konserlerine bileti vardı.
Parası nasıl yetiyordu buna?
(Gülüyor) Bunu söylememem gerekir ama neyse. Mikey Disney filmlerinin-hem de piyasaya çıkar çıkmaz- korsan kayıtlarını yapıp satıyordu. Bir gün evimize polis gelmişti, Mikey bu şekilde enselendi. Ama onu hapse atmadılar, sadece 15 yaşındaydı!