Bugünün süperstarlarına baktığımızda çoğu zaman onlarca albüm, yüzlerce konser ve senelerce tecrübe çarpıyor gözümüze. Fakat eğer ortada bir devrim söz konusuysa bütün bunları bir kenara bırakıp sadece birkaç şarkı dinlemek yeterli olabiliyor. Jimi Hendrix de rock gitar tarihinin belki de en önemli ismi olarak kendi devriminin sahibi. Birkaç senelik müzik kariyeri ve üç yıl kadar süren şöhreti süresince enstrümanının akıbetini tamamen değiştirmeyi başardı. Feedback ve distortion gibi efektleri, açık blues etkilenimleri kullanarak rock gitarına kendine has stiliyle adapte eden Hendrix, aynı anda Fender Strat'ı da gitarlar hiyerarşisinde birçok müzisyenin gözünde tahta oturttu. Virtüözitesinin yanı sıra ilk çalışta gitara soldan alıştığı için sağak gitarı ters çalması, sahnedeki şovları ve Woodstock'da çaldığı 'Star Spangled Banner' (Amerikan Milli Marşı) versiyonuyla 68' kuşağının sembollerinden biri olması onun müzikseverlerin akıllardan çıkmayacak bir gitar idolü haline gelmesine yardımcı oldu. Her çalışmasında bambaşka bir büyüye maruz kalacağınızı söylesek de, 'All Along the Watchtower', 'Purple Haze', 'Red House', 'Little Wing' ve 'Voodoo Child'a ayrı bir ilgi göstermenizi tavsiye ederiz.
JIMMY PAGE Led Zeppelin
JIMMY PAGE
İşte Led Zeppelin'in efsanevi gitaristi. Yine de Jimmy Page ismini sadece bir grupla değil, gitarıyla ve döneminin en büyük gitaristleriyle olan ilişkileriyle özdeşleştirmek yerinde olacaktır. Kendisi daha öğrencilik yıllarında Eric Clapton ve Jeff Beck gibi isimlerle aynı sahneyi paylaşarak isminin ne kadar çok duyulacağının sinyallerini zaten veriyordu. 1963-66 yılları arasında İngiltere'deki rock stüdyo kayıtlarının yarısından fazlasının gitarının kendisi tarafından çalındığı tahmin edilse de, Jimmy Page ismini asıl akılları yerinden oynatan Led Zeppelin bestelerinde kazıdık zihinlerimize. 'Stairway to Heaven', 'Heartbreaker', 'Dazed and Confused', 'Whole Lotta Love' ve 'Kashmir' gibi parçalar sayesinde rock bestelerinin ne kadar derinleşebileceğini ve bu derinlikte gitarın rolünün ne kadar temel olduğunu gördük. Keman yayıyla bile gitar çalması yaratıcılığının bir göstergesi oldu. Gibson Les Paul'üyle harikalar yaratan Page, zaman zaman David Coverdale ya da eski dost Robert Plant gibi isimlerle geçici projelerde yer almış olsa da, aslen hayır konserlerinde halen stadyumları doldurmakta ve izleyenlere bugün artık standart haline gelmiş birçok tekniğin babası olduğunu hatırlatmakta.
JOHN FRUSCIANTE Red Hot Chili Peppers
JOHN FRUSCIANTE
John Frusciante, kişiliğindeki dalgalanmaları ve uyuşturucuyla içiçe geçen hayat tarzını çoğu zaman kariyerine yansıtmakta hiç geciktirmediği için birçok dinleyicinin gözünde ismi gizli bir gitarist olarak kaldı. Fakat bu durum, Red Hot Chili Peppers'ı bugün dünyanın en büyük rock/funk gruplarından biri haline getirmekte başrol oynamış birisi için biraz haksızlık. Tekniğini psychedelic rifflerle dekore eden Frusciante, RHCP'yi ilk kez üne kavuşturan "Mother's Milk" ve "Blood Sugar Sex Magik" albümlerinin başarısında şüphesiz büyük pay sahibi. Solo albümlerinde gitarıyla daha çok oynama şansı bulmasına karşın, gruptan ayrılan Dave Navarro'nun ardından kendini yine yuvada buldu. Geri dönüşüyle de kan kaybetmeye başlamış grubu tekrar yukarı çekti 'Californication' ve 'By The Way'daki performansıyla. Konserlerde aynı soloyu iki kere atmamaya özen gösteren Frusciante'yi Red Hot Chili Peppers albümlerinden takip ediniz. Zira bu albümlerde hem "manyakça riffler nasıl kulağa bu kadar kolay gelebilir", hem de "solo atarken nelere dikkat edelim" sorularının cevabını bulabiliriz.
KEITH RICHARDS The Rolling Stones
KEITH RICHARDS
Rolling Stones ile "sex, drugs & rock 'n' roll" teriminin babalarından ve bu yakıştırmayı en çok hak eden isimlerden. O kadar uyuşturucuya rağmen hayatta kalarak mucizelere imza atan tarihin en büyük gitaristlerinden kendisi. Onlarca Rolling Stones hitinin yanı sıra "Sticky Fingers" albümündeki performansıyla ritmin gitardaki yerini belki de kimsenin yapamadığı kadar ön plana çıkarmıştır. Mick Jagger gibi dışa dönük bir yıldızın varlığında bile gölgede kalmamış ve birçok hayran için grubun en karizmatik ismi olarak da ön plana çıkmıştır. Stones ile çıktığı turnelerde yaş baş dinlemeden hala genç kızları sevgi çığlıklarına boğmaktadır. Solo albümleri "Main Offender" ve "Talk is Cheap" ise müzikal anlamda bir harika olmaktan uzaktır. Kendisi için şöyle bir son söz uygun olabilir: "Gitar, Keith Richards'ın eline kimseninkine yakışmadığı kadar yakışıyor".
SLASH Guns N'Roses, Velvet Revolver
SLASH
90'lı yılların şöhreti söke söke hak etmiş en büyük rock gruplarından Guns N'Roses'ın suratı gözükmeyen, saçtan ibaret gitaristidir Slash. Fakat kendisi eline o Les Paul'u aldığı zaman zaten kimsede suratına bakacak hal de bırakmaz, bütün gözler parmaklarına kilitlenir bu gitar virtüözünün. Gitarına teknikten çok duygu yükleyerek 'Sweet Child O' Mine', 'Paradise City' ve 'November Rain'in sololarını yazmıştır insanüstü bir dokunaklılıkla. Ancak kendisi tek yönlü bir gitarist olmaktan uzak bir şekilde, akılda kalması çok kolay rifflerle de şöhretin kapılarını açmıştır grubuna. Öyle ki grubun ilk albümü "Appetite for Destruction"ın açılış saniyeleri 'Welcome to the Jungle'ın unutulmaz riffleri grubun tavrının da açık bir göstergesidir. G N'R ortalıktan kaybolduktan sonra liderliğini yaptığı birkaç projede yer alsa da, uzun bir süre ne yazık ki ismini tek başına yükseltememiş ve Guns N'Roses'ın gitaristi olarak anılmaya devam etmiştir. Şu günlerde ise Velvet Revolver ile bomba bir geri dönüş yaparak yeniden eski günlerini hatırlatmaya başlamıştır.
DAVID GILMOUR Pink Floyd
DAVID GILMOUR
Eğer Roger Waters Pink Floyd'un beyni ise, Gilmour grubun kalbiydi. Asla tekniği ya da suratı ile nam salmadı Gilmour. Kendisinin dediği gibi "sadece hissettiklerini çalıp başka hiçbir şeyi düşünmeyen" müzisyenlerden. Yeryüzüne ayak basmış en melodik gitaristlerden biri olan Gilmour için sololarındaki notaların sayısı değil, içlerindeki duygular önemli. Onun gitara verdiği hayatın en güzel örnekleri ise başta 'Comfortably Numb' olmak üzere 'Shine On You Crazy Diamond' ve 'Wish You Were Here' gibi Floyd klasiklerinde saklı. Artık şöhretten ve sonu gelmeyen turnelerden sıkıldığı için Pink Floyd'u rafa kaldıran Dave Gilmour, servetinin milyonlarca dolarını hayır kurumlarına bağışlayan, dünyanın en eli açık sanatçılarından birisi. Lafı açılmışken, moral bozmak gibi olmasın ama, Pink Floyd'un yeniden biraraya gelip turneye çıkacağı haberleri Gilmour tarafından yalanlandı.
TOM MORELLO Rage Against The Machine, Audioslave
TOM MORELLO
Rage Against The Machine'in ilk albümü günışığına ilk çıktığında ilgi solist Zack de la Rocha ve grubun politik şarkı sözlerinin üstündeydi. Oysa Rage'i o dönemlerde başlayan rap/metal furyasında diğerlerinden ayıran unsurlardan biri zeki ve keskin mesajları olduğu kadar, Tom Morello'nun kendine özgü, arayış dolu, inanılmaz yaratıcı seslerle dolu gitarıydı. Hatta daha da ileri gidip Morello'nun Eddie Van Halen'dan neredeyse on beş yıl sonra ortaya çıkan en yenilikçi rock gitaristi olduğunu da iddia edebiliriz. Üstelik elini gitara sürmek için geç kaldığını düşünen müzisyen adayları için de büyük bir ilham kaynağı Morello. İlk gitarını 17 gibi geç sayılabilecek bir yaşta eline alan usta gitarist, Harvard'da bir yandan siyasal bilimler okurken diğer yandan saatlerce çalışarak bu işe başlamak için çocuk yaşta olmaya gerek olmadığının en canlı kanıtı belki de. Şu sıralar ise Audioslave'in başarısının tadını çıkartmakla ve yeni grubu Nightwatchmen ile akustik gitarı ve vokalistliği denemekle meşgul kendisi.
EDDIE VAN HALEN Van Halen
EDDIE VAN HALEN
Henüz ilk albümlerindeki bir buçuk dakikalık "Eruption" ile müzik dünyasına baş döndüren bir hızla giriş yapan Eddie Van Halen için yapabileceğimiz en büyük iltifat onu rock müziğin Jimi Hendrix'ten sonraki en orijinal, en yenilikçi ve en yetenekli ikinci gitaristi olarak sıfatlandırmak olur. Eric Clapton, Jimmy Page gibi British Invasion gitaristlerinden etkilenerek gitara başlayan Van Halen'ın gitar için yaptığı en ünlü yenilik –sonradan yüzlerce gitarist tarafından da taklit edilen- iki elini de kullanarak gerçekleştirdiği "finger-tapping" tekniğiydi. Gitar üzerinde sınır tanımayan yeteneklerine rağmen o her zaman grubunun müziğine ve şarkılarına öncelik vererek sayısız klasik rock albümünün ve hit'inin altına da imza atmayı başardı. Öyle ki '80'lerde (bkz. Jump) tuşlu çalgılardaki ustalığını da geliştirerek Van Halen müziğine ayrı bir boyut daha kazandırmıştır. Grup içi süregelen çalkantılar ve kanser dahil geçirdiği büyük hastalıklar yüzünden uzun bir süre sesi çıkmamış olsa da geçen sene Sammy Hagar ile yeniden bir araya gelmelerinin ardından çıktıkları turnede hala formunun zirvesinde olduğunu dosta düşmana göstermiştir.
ERIC CLAPTON Solo, Derek & The Dominoes, Blind Faith, Yardbirds, John Mayall's Heartbreakers
ERIC CLAPTON
'60'ların ikinci yarısında Londra ve New York sokaklarında en sık görülen grafitilerden biriydi "Clapton Is God" (Clapton Tanrıdır). Aradan geçen 40 yıl sonra duvarlarda o grafitiler artık kalmasa da Eric Clapton ismi tartışmasız yirminci yüzyıl popüler müzik kültürünün en büyük isimlerinden birisi artık. Hayatındaki alkol ve uyuşturucu bağımlılıklarına, en yakınlarının ölümüne ve kişisel ilişkilerindeki çöküşlere varana dek zorluk üstüne zorluktan geçti Clapton. Bu duygusal çalkantıları ile blues ve British Invasion okullu gitarının buluşması ise her kulağa geldiğinde anında tanınacak onun eşsiz soundunu yarattı. Yardbirds'de Jimmy Page ve Jeff Beck gibi iki efsaneyle beraber sahne aldı, Cream ile rock'ın en ünlü üçlüsüyle çaldı, Blind Faith ile müzik tarihinin ilk süper grubunu kurdu ve slide kahramanı Duane Allman'li Derek and the Dominoes'la da inanılmaz bir başyapıta imza attı. Solo albümleri her zaman aynı istikrarı yakalayamamış olsa da 90'ların başında "Unplugged" ve "From The Cradle" ile gerçek bir geri dönüş yapmış ve bugün de tam gaz üretkenliğe devam etmektedir.
CARLOS SANTANA Santana
CARLOS SANTANA
Kariyeri her ne kadar fazla süreklilik gösterememiş olsa da Carlos Santana, rock müziğin tartışmasız en özgün gitaristlerinden birisi. Meksika'dan Amerika'ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak henüz sekiz yaşında eline gitarı kapan Santana, kendi adını taşıyan grubuyla özellikle 60'ların sonları ve 70'lerin başlarında kat ettiği, Latin ve caz etkilenimlerini aynı çatı altında erittiği orijinal gitar sound'uyla birçok klasik rock albümünün altına imzasını attı. Neredeyse her şarkısı bir klasik olan "Santana" ve onu takip eden "Abraxas", "Caravanserai" gibi albümlerle büyük bir hayran kitlesi edinen ünlü gitaristin kariyerinin sonraki 25 yılı ise neredeyse bir kült müzisyen olarak geçti. Fakat birçok ünlü sanatçıyı bir araya getiren ve Rob Thomas'lı 'Smooth'u barındıran "Supernatural" ile 1999'da hayatının en büyük ticari başarısını yakalayarak sıkı bir dönüş yaptı. 2002'de aynı formülü takip ederek yayınladığı "Shaman" her ne kadar "Supernatural"ın başarısını yakalayamamış olsa da bugün Santana hala müzik dünyasının en saygın gitaristlerinden birisi