RockTurk
Sadece 30 saniyeni harcayarak aramıza katılmak için 'Kaydol'a tıkla.

RT Yönetimi ~
RockTurk
Sadece 30 saniyeni harcayarak aramıza katılmak için 'Kaydol'a tıkla.

RT Yönetimi ~
RockTurk
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RockTurk

Sadece Rock severlerin değil tüm Müzik severlerin buluşma noktası.
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  Başvuru FormuBaşvuru Formu  

 

 EĞİTİM VE KADIN

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
KoRn
RockTurk takımından
RockTurk takımından
KoRn


Erkek
Mesaj Sayısı : 2068
Yaş : 30
Nerden : кαуıρ ∂ιуαяℓαя∂αη
Lakap : ¢нєzzу
Kişisel İleti : Ť αηутнιηg ιѕ ησт ιмρσѕѕιвℓє σƒ ℓιƒє Ť
Ruh Hali : EĞİTİM VE KADIN Sinirl10
İşletim Sistemi : EĞİTİM VE KADIN 210
Kayıt tarihi : 11/05/09

EĞİTİM VE KADIN Empty
MesajKonu: EĞİTİM VE KADIN   EĞİTİM VE KADIN EmptyCuma 03 Tem. 2009, 19:19

EĞİTİM VE KADIN

Eğitim,
insanın hayatını sürdürebilmesi veya geliştirebilmesi için gerekli
bilgi ve becerileri kazanma süreci olarak tanımlayabileceğimiz, temel
insan haklarından biridir. Gerek uluslararası sözleşmelerle
gerekse yasalarla bu hak güvence altına alınmıştır. Ülkemizde de 1982
Anayasasının. 42.maddesi ile güvence sağlanmasına karşın Türkiye’de
okur yazarlık oranı % 83.2 dır. Yine, ülkemizde okuma yazma bilmeyen
kadın nüfus oranı % 20,1 iken, okuma yazma bilmeyen erkek nüfus oranı
ise %5,4 olarak bu oranın dörtte birini oluşturmaktadır.

Kadın
erkek arasındaki bu eşitsizliğin ileri yaş gruplarında, ve ileri eğitim
seviyelerinde daha da arttığı görülmektedir. Yaş gruplarına göre okuma
yazma bilinmeyenlerin oranına bakıldığında, 12-14 yaş arası okuma yazma
bilmeyen kız çocuklarının oranı % 8,07 iken, erkek çocuklarında bu oran
% 3,32’dir. 15-19 yaş arası kız çocuklar için % 10,03 iken, erkek
çocuklar için yine % 3,32’dir.

Yine okula
devam etme ile ilgili veriler incelendiğinde, kız çocuklarının okula
devam etme oranının daha düşük olduğu görülmektedir. 6-10 yaş grubu kız
çocuklarının okula devam etme oranı %70,4 erkek çocukların oranı %74,4
iken, bu sayı 11-15 yaş arasında kız çocukları için % 55,1; erkek çocukları
için %73,6; 16-20 yaş arası kız çocukları için %19,6 erkek çocukları
için % 31,6 ve 21-24 yaş arası kız çocukları için bu sayı % 8,9 iken,
erkekler için %14,7 olmaktadır. Görüldüğü gibi kız çocuklarının yaşları
ilerledikçe okula devam etme oranları düşmektedir. Okula devam etmeyen
15-24 yaş grubundaki kadınların % 40’ının okuldan ayrılma nedeni ise,
ailelerinin ilköğretim sonrası okula devam etmeye izin vermemesidir.

Türkiye’de
eğitim alma hakkı, daha Osmanlı İmparatorluğu zamanından başlayarak
kadınların öncelikli talepleri arasında yer almıştır. Ve ilk kez 1843
yılında ‘Tanzimat döneminde Tıbbiye Mektebi bünyesinde verilen ebelik
eğitimi ile kız çocukları eğitim almaya başlamışlardır. 1858 yılında
Kız Rüştiyeleri, 1869’da Sanayi Okulları, 1870’de Kız Öğretmen Okulları
açılmıştır. Özellikle 1908 sonrası ve İttihat-i Terakki iktidarı dönemi
kadının sosyal hayata katılması, çalışma yaşamına girmesi, yüksek
öğrenim görmesi taleplerinin tartışıldığı ve istenildiği yıllar
olmuştur. 1911 yılında kızlar için lise açılmış, 1915 yılında
‘Lisans Darül Fünun’u’ şeklinde, kadınlar yüksek öğrenime kabul
edilmişlerdir. Üniversitede kadınlara ilk açılan Fen ve Edebiyat
fakülteleridir(1915). 1914-1918 Emperyalist paylaşım savaşları ise
kadınların sosyal hayatın içine girmeye zorlamıştır. Savaşta, iş
yaşamında, sosyal yaşamda önemli rol ve görevler üstlenen omuz veren
kadınlar edindikleri demokratik bilinci örgütlü bir güce
dönüştüremeseler de birtakım yasal kazanımlar elde etmeyi
başarmışlardır. 1922-1923 yıllarında Hukuk ve Tıp fakülteleri kız
öğrenci almaya başladığı gibi o tarihten itibaren kız ve erkek
öğrenciler derslere birlikte girme hakkını elde etmişlerdir. Yine
dönemde seçme seçilme hakkı, medeni kanunun kabulü, kadının çalışma
yaşamını katılımını sağlayacak doğum izni, kreş, sekiz saatlik işgünü
gibi talepler de kabul edilmiş, yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Bu
yasal düzenlemelerin bir çoğu günümüze kadar çok az değişikliğe
uğrayarak gelmiştir. Ancak, kız çocuklarının eğitimini teşvik edici
nitelikteki yenilikler ve köklü değişimler gerçekleşmediği için,
kızlarımız zaten kısıtlı olan eğitim olanaklarından yararlanamaz
durumdadır. Oysa yapılan bir çok araştırma göstermektedir ki, kadının
eğitim düzeyi yükseldikçe evlilik yaşı yükselmekte. aile başına düşen
çocuk sayısı ve buna bağlı olarak anne/bebek ölümleri de azalmaktadır.
Toplumumuzun her yönden gelişmesini sağlamak için kadınların eğitim
durumlarının yükseltilmesi gerekmektedir. Ancak bu gereklilik siyasi
iktidarlarca göz ardı edilerek göstermelik önlemler alınmaya devam
edilmektedir.

1997 yılında beş yıllık
zorunlu eğitimi sekiz yıla çıkaran 4306 Sayılı Kanunun çıkmasıyla, kız
öğrencilerin 1998-1999 öğretim yılında altıncı sınıfa devam oranı bir
önceki yıla göre % 47,5 oranında artmıştır. Aynı yıla göre 1999-2000
öğretim yılında ise artış oranı % 69 olarak gerçekleşmiştir. Aynı
oranlar erkekler için % 18,8 ve % 32,7 olarak gerçekleşmiştir. Yine
aynı kriterlere göre, altıncı sınıfa devam oranı şehirde % 30, köyde
ise % 161,7 oranında artmıştır.Ancak, yeni uygulamaya geçilirken alt
yapıya ilişkin bir düzenleme yapılmadığından eğitimin niteliği
düşmüştür. 60-70 kişilik sınıflarda, öğretmen olmadığı için boş geçen
dersler yada branşı olmadığı halde derse giren öğretmenlerle ‘eğitim’
veren eğitim kurumları yalnızca diploma verilen yerler haline
gelmiştir.

Kadının eğitim ve öğrenim
durumunu incelerken dikkati çeken bir noktada Yüksek öğrenim
aşamasındaki kadın oranlarının, geleneksel iş bölümlerine uygun şekilde
dağılım göstermesidir. Örneğin kız öğrenci sayısı, Teknik bilimler ve
ziraat gibi alanlarda erkek öğrencilerden az, sosyal bilimler,
öğretmenlik alanlarında aynı oranda ve sağlık, dil, sanat alanında daha
fazladır. İlk öğretimden başlayarak uygulanan eğitim programlarının
içeriği ise bu geleneksel yapıyı değiştirmek yerine
içselleştirmektedir. Bugün hala birçok ders kitabında kadınlar ev
içinde çocuk bakarken, yemek yada temizlik yaparken resmedilmektedir.

Türkiye’deki
eğitimdeki eşitsizliğin iki ana nedeni vardır. Birincisi hizmetin
ulaşılabilir olmamasıdır; ikincisi, erkek egemen toplumsal yapıdır. Bu
iki faktör bir arada olması bölgeler arası eşitsizliği de beraberinde
getirmektedir. Türkiye’de eğitimsiz kadın oranları batıdan doğuya
gidildikçe artış göstermektedir. 15-49 yaş arası eğitimsiz kadınların %
42’si Diyarbakır, Erzurum ve Şanlıurfa’da yaşamaktadır. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da her on kadından beşi okuma yazma bilmemektedir.
bölgeler arası görülen eşitsizlikte, Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları
bölgede uzun yıllar devam eden savaş hali ciddi bir etken olmuştur.
Hizmetin ulaşılabilirliğini etkileyen temel faktörler, eğitimin
finansmanı ve örgütlenme ağındaki yetersizliktir.

Türkiye’de
eğitimin finansmanı, toplam 12,7 milyon ilk ve orta, 1,5 milyon
yükseköğrenim öğrencisi ve yaklaşık 500 bine ulaşan öğretmeni ve 60
bine yaklaşan okul binaları ile devlet için başlı başına bir sorundur.
Özelikle son yirmi yıldır IMF ve Dünya Bankası isteğiyle uygulanan
yapısal uyum politikaları sonucu bütçeden eğitime ayrılan pay her yıl
daha da azaltılmaktadır. 1990 yılında bütçeden eğitime ayrılan pay %
13,21 iken, bu oran 2000 bütçesi içinde % 7,13’e gerilemiştir.
Türkiye’de eğitime gayri safi milli hasıladan ayrılan pay % 2,70
kadardır. Bir yandan bütçeden eğitime ayrılan pay azaltılırken, diğer
yandan katkı payı, karne parası vs.. gibi yasal ve adil olmayan
yollardan hizmet ücretlendirilmektedir. Her geçen yılla birlikte
ağırlaşan yaşam şartları altında yaşamaya zorlanan yoksul halk
kitlelerinin maddi durumları okul harcamalarına yetmediğinde, ataerkil
aile yapısı gereği, eğitimden ilk feda ettikleri de kız çocukları
olmaktadır.

Anayasada ilköğretimin kız ve
erkek çocukları için parasız olduğu belirtilmesine rağmen, izlenen bu
politikalar sonucu vatandaşlarının bu haktan eşit şekilde
yararlanmasını engellemektedir. Bu eşitsizlikten en çok etkilenen de
yoksullar ve kızlar/kadınlar olmaktadır.

Bir
ülkenin geleceğinde stratejik öneme sahip eğitim gibi bir alanında,
ülkenin yönetiminde söz sahibi olan siyasi iktidarlar bir taraftan bir
taraftan yapısal uyum programları gerekçesiyle kamu kurumlarından
gerekli desteği çekerken, diğer taraftan da ağırlıklı olarak Sivil
Toplum Kuruluşları aracılığıyla düzenlenen Ulusal Eğitime Destek
Kampanyaları ile okur yazar oranı yükseltilmeye çalışıp, samimi olmayan
sahte bir çaba göstermekte ve asli görevini de Sivil Toplum
Kuruluşlarına bıraktığını ilan etmektedir.


-alıntıdır-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
EĞİTİM VE KADIN
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RockTurk :: RockTurk | Serbest Kürsü :: Off Topic-
Buraya geçin: