Tozlu sayfalarda kalan İstanbul projeleri
Eminönü Belediyesince hazırlatılan “Payitaht-ı Zemin Eminönü: Bir Dünya
Başkenti” kitabı, İstanbul ile ilgili planlanan, ancak hayata
geçirilemeyen projeleri gün ışığına çıkardı...
İSTANBUL - Rönesans döneminin önemli isimlerinden Leonardo da Vinci,
Michelangelo, Alman Helmuth Von Moltke, Fransız mühendis Arnodin ve
meşhur Fransız mimar Joseph Antoine Bouvard’ın, İstanbul için yüzyıllar
önce hazırladığı köprü, demiryolu, sokakları düzenleyen plan ve nazım
plan projeleri, tarihin tozlu sayfalarında kaldı.
Eminönü Belediyesi tarafından Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr.
İlber Ortaylı, Vahdettin Engin ve Erhan Afyoncu’ya hazırlattığı
“Payitaht-ı Zemin Eminönü: Bir Dünya Başkenti” adlı kitaptan derlediği
bilgilere göre, Fatih Sultan Mehmed zamanında birçok sanatçının Osmanlı
Devleti’nde faaliyet göstermesi, oğlu 2. Bayezid’ın da batıyla
ilgilenmesinden dolayı bazı Avrupalı sanatkarlar, araştırmalarına maddi
destek sağlamak için sultanla temas kurmaya çalıştı. Bunlardan ilki
Rönesans döneminin en önemli isimlerinden ressam ve bilim adamı
Leonardo da Vinci oldu.
Tarihçi Semavi Eyice, Leonardo da Vinci’nin Osmanlı Devleti’nde görev yapmak istediğine dair ilginç bir makale yayınlamıştı.
Buna göre, İstanbul, köprü ile 1800’lü yılların sonunda tanışırken,
Leonardo da Vinci 500 yıl önce Haliç’e ve Boğaziçi’ne köprü yapmayı
önerdi, ancak kabul görmedi. Makaleye göre, da Vinci, 1500’lü yılların
başında yapmayı düşündüğü bazı işleri bir mektupla 2. Bayezid’e
bildirdi. Leonardo da Vinci’nin mektubu Türkçe’ye çevrilerek
“Ceneviz’den Leonardo isimli kafirin gönderdiği mektubun suretidir”
başlığıyla sultana sunuldu.
Mektubunda gerçekleştirmeyi düşündüğü bir kaç projesinden bahseden
Leonardo da Vinci, gemilerdeki suyu çekmek için bir pompa, sadece
rüzgarla çalışan yeni bir değirmen önerdi. Leonardo da Vinci’nin
Osmanlılar için asıl önemli teklifi ise Haliç üzerinden Galata’ya
ulaşımı sağlayacak bir köprü yapmaktı.
Vinci mektubunda, 2. Bayezid’in Galata ile Eminönü arasında bir köprü
yaptırmak istediğini, ancak bu düşüncesini gerçekleştirecek bir mimar
bulamadığını duyduğunu, istenirse köprüyü kendisinin yapacağını ifade
etti. Vinci’nin yapmayı tasarladığı köprü, tek gözlü ve çok yüksek
olacaktı, köprü yüksek olduğu için de altından geçecek gemiler,
yelkenleri problem olmadan Haliç’e girebilecekti.
Mektubunda, talep edildiği takdirde İstanbul Boğazı’nın iki yakası
arasında ulaşımı sağlayabilecek bir köprü yapabileceğini de belirten
Vinci’nin teklifleri karşısında 2. Bayezid’in ne düşündüğüne ait bir
bilgi bulunmuyor.
MICHELANGELO DA İSTANBUL’A GELMEK İSTEDİ
Rönenans döneminin bir diğer ünlü ressamı Michelangelo da 2. Beyazid’in hükümdarlığı zamanında İstanbul’a gelmeyi düşündü.
Michelangelo, 1505 yılında Papa ile arası açılınca Roma’dan kaçarak
Kuzey İtalya’ya sığındı. Floransa’da yaşayan Michelangelo, Papa’nın
Roma’ya geri getirilmesi için harekete geçtiğini öğrenince, hayatının
tehlikede olduğunu ve Papa’nın ulaşamayacağı tek yer olan Osmanlı
Devleti’ne sığınmayı düşündü.
Michelangelo da Leonardo da Vinci gibi Osmanlı padişahının Galata ile
Eminönü arasında bir köprü yaptırmak istediğini duydu. Bu projeyi
gerçekleştirmek ve hayatını kurtarmak için Osmanlı Devleti’ne gitmeyi
tasarlayan Michelangelo, İtalya’da kalmasını arzu eden bazı dostlarının
Papa ile arasını bulması üzerine İstanbul’a gelmekten vazgeçti.
MOLTKE’NİN ÖNERİLERİ
Alman Helmuth Von Moltke ise Padişah 2. Mahmud tarafından, İstanbul’un
ayrıntılı bir haritasını yapmak ve İstanbul’un şehir sokaklarını
düzenleyecek bir plan hazırlamak üzere görevlendirildi.
İstanbul haritasını çizen Moltke’nin hazırladığı planın ayrıntılarının
da çoğu biliniyor. Moltke, planında şehrin kapıları ile Topkapı Sarayı
arasında kesintisiz bir ulaşım gerçekleştirmeyi önerdi. Moltke ayrıca,
yangınları önlemek için binaların kagirden yapılmasını sağlamanın,
çıkmaz sokakları tamamen ortadan kaldırmanın ve meydanlar oluşturmanın
önemini vurguladı. Sirkeci-Unkapanı Köprüsü arası ile Tophane-Unkapanı
Köprüsü arasındaki ahşap rıhtımlar yerine taş rıhtımlar yapılmasını da
öneren Moltke’nin projesi hayata geçirilemedi.
ARNODIN’İN DEMİRYOLU PROJESİ
Fransız mühendis Arnodin’in 1900’de iki köprü yardımıyla kenti
çepeçevre kuşatan demiryolu projesi hayata geçirilebilseydi, belki
bugün hala İstanbul’un çözüm aranan trafik sorunu o yıllarda
halledilmiş olacaktı.
Arnodin’in projesine göre, Bostancı’dan başlayan demiryolu Kandilli’ye
ulaşacak, buradan “Hamidiye” adı verilen boğaz köprüsü ile Rumeli
Hisarı’na geçilecekti. Demiryolu, Rumeli Hisarı’ndan bir çevre yolu
oluşturacak şekilde Bakırköy’e uzanacak. Bakırköy’den de mevcut
demiryolu ile Sirkeci’ye ulaşılacaktı. Sirkeci’den Anadolu tarafına
geçişi sağlamak üzere ikinci bir boğaz köprüsü yapılacaktı. Aktarma
köprü olarak nitelenen bu proje ile demiryolu, Sirkeci’den Üsküdar’a
ulaşacaktı. Üsküdar ile Haydarpaşa arasına da kısa bir demiryolu hattı
döşenecekti. Haydarpaşa’dan itibaren demiryolu mevcut olduğu için
buradan da kolaylıkla Bostancı’ya gelinecekti. Böylece İstanbul’u
çepeçevre saran iki boğaz köprüsünün yapılmasını öngören entegre
demiryolu projesi tamamlanacaktı. Bu proje ağır bir mali portreye sahip
bulunduğu için yapılamadı.
PADİŞAHIN PARİS BÜYÜKELÇİSİNDEN RİCASI
2. Abdülhamid döneminde İstanbul ile ilgili proje hazırlayanlardan biri de meşhur Fransız mimar Joseph Antoine Bouvard’dı.
2. Abdülhamid, sarayı ziyaret ettiği bir gün, Paris Büyükelçisi Salih
Münir Paşa’ya Avrupalı bir seyyahın İstanbul’a dair bir gazetede
yazdığı makalenin tercümesini verdi.
Padişah Abdülhamid, “Bu beyanatların bazıları yanlış ve haksız. Eminönü
ve Karaköy Meydanı ile Galata Köprüsü gibi seyyahların en önce
gözlerine çarpan yerlerin, Sarayburnu’ndan Yedikule’ye kadar sahildeki
mahallelerin ve memleket dahilindeki sokakların temizlenmeyip, tamir,
tanzim ve imar edilmemesinden dolayı bizi şiddetle muahaza ediyor,
mesul tutuyor, bu doğru sözlere karşı ne diyebiliriz? Ya kabahatleri
yüklenip susmalı ve herkesin tarizine baş eğmeli veyahut payitahtımızı
layıkı üzere temizlemeli, süslemeli, mamur bir hale koymalıyız. Bu işi
ancak sen kusursuz görebilirsin” diyerek Salih Münir Paşa’yı
görevlendirdi.
Bunun üzerine Salih Münir Paşa hemen Fransız mimar Joseph Antoine
Bouvard ile irtibat kurdu ve İstanbul için nazım planı hazırlamasını
istedi.
Bouvard, yoğun mesaisine rağmen Paşa’nın teklifini kabul etti ve
İstanbul fotoğraflarından hareketle bir plan hazırladı. Projeyi,
Osmanlı Devleti sipariş etmesine rağmen tüm masrafları Fransa hükümeti
karşıladı ve projeyi de Osmanlı Devleti’ne hediye etti.
Fransız mimar Bouvard’ın hayata geçirilemeyen projesine göre, Atmeydanı
orijinal seviyesine indirilecekti, iki tarafından yükseltilmiş bir
kaldırım boyunca ağaçlar dikilecekti. Sultanahmet Külliyesi’nin
medresesi yıkılarak kuzeyde kalan bahçesi ve bahçe duvarları
kaldırılacak, caminin avlusunda bir küçük Fransız bahçesi
oluşturulacak, avlunun ortasındaki kubbeli çeşme, üstü açık heykel
şeklindeki bir yapı ile değiştirilecekti. İbrahim Paşa Sarayı yıkılarak
yerine polis müdürlüğü yapılacak, bu polis müdürlüğü Atmeydanı’nı
boydan boya kaplayacak, E harfi biçiminde yaklaşık 480 metre
uzunluğunda olacaktı. Meydanın batısındaki Sultan Bayezid Medresesi ve
Sultan Bayezid’in türbesi yıkılacak, yerine avlulu ve kubbeli ikiz
binalar inşa edilecekti. Bu iki bina, sanayi, ziraat ve devlet
kütüphanesi olacaktı.
AA