Tiyatro TarihiBir öyküyü, sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatı.
Tiyatro sözcüğü Yunanca'da "seyirlik yeri" anlamına gelen theatron'dan
türetilmiş, dilimize İtalyanca'daki teatro sözcüğünden geçmiştir.
Günümüzde modern bir tiyatro binası başlıca üç bölümden oluşur.
1 - İzleyicilerin oturarak oyunu izlediği oditoryum
2 - Oyunun sergilendiği sahne
3 - Sahnenin iki kenarında ve arkasında, çeşitli dekor ve gereçlerin bulunduğu sahne arkası yada kulis.
TİYATRONUN KÖKENİTiyatro da başka sanatlar gibi dinsel törenlerden doğmuş, sonra dinden
bağımsızlaşarak sanatlaşmıştır. Kökeninde, ilkel insanın doğa
olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme
çabaları yatar. Avrupa'da Üst Paleolitik Çağdan (İ.Ö 40-10 bin yıl
önce) kalma mağara resimlerinde, ellerine ve yüzlerine hayvan postları
geçirmiş insanların ritmik hareketler yaptığı görülmektedir. Bunlar,
maske ve köstüm kullanımının, dolayısıyla tiyatronun ilk örneği
sayılır. Maske, kişinin kendi kimliğinin aşarak başka kimlikleri ve
daha genel varlık biçimlerini temsil etmesinin en etkin yollarından
biridir.
İlkel toplulukların animist inançlarına göre, yinelenen doğal olayların
ruhları, kişilikleri vardı bu kişiler, sonradan tapınma nesnelerine,
tanrılara dönüştü.
İnsanlar, belli zamanlarda yapılan törenlerde bu tanrıları temsil eden
maskelere bürünerek kendi yaşamlarını etkileyen doğa olayları üzerinde
denetim kurmaya çalıştılar. Yağmur yağdırmak ya da avda başarılı olmak
için yapılan törenler danslar, Kurallı oyunun ilk örneğiydi. Eski
inançların hemen hepsi görülen "ölme ve yeniden dirilme" teması da,
insanlara verdiği kılık değiştirme ve kişileştirme olanaklarıyla,
tiyatronun çıkış noktalarından biriydi. Mevsimlerin dönüşü, kışın
bahara dönüşmesi gibi yinelenen doğa olayları, eski yılı temsil eden
kralın yeni yılın kralın karşısında yenik düştüğü bir törensel
boğuşmayla temsil ediliyordu.
Başlangıçta canlı insanların kurban edildiği bu boğuşma ve ölümler
zamanla simgeleşti, iki ayrı gücün çatışması da yerini tek bir gücün
ölüm ve yeniden dirilme törenine bıraktı.
Bazı başka kuramlara göre ise tiyatronun kaynağı şamanist inançlardır.
Şamanist törenlerin özelliği, izleyici ya da katılımcılara, tanrısal
gücün simgesi yerine kendisini göstermesiydi. Bu törenlerde belirli
kurallara uygun davranışlarla kendinden geçen şaman, öte dünya ile bu
dünya arasında bir aracı rolü üstlenmektedir.
Tiyatro, bugün de kökenindeki bu iki eğilimin izlerini taşır, bu iki
eğilim arasındaki gerilimden güç alır: Bir yanda doğa güçlerini
simgesel olarak canlandırma, temsil etme işlevi öte yanda, doğaüstü
güçlerin görünmesine aracılık etme işlevi.
Doğaya öykünme kuramına göre, tiyatronun en önemli öğesi kılık değiştirmedir.