Eskiden sana yazardım..
Bilmezdin sen, ve hatta ben bile bilmezdim; kime yazdığımı veya yazdığımın "kim" olduğunu...
"Sana" yazarken eskiden, uzaklardaki "duruşun" başkalaşıverdi birden;
sanki büyüdün... Ya da, sanki "beni" büyüttün gözünde... Veya benim
gözümde "seni" küçültmeye çalıştın!..
Eskiden, sana yazardım;
Sana yazmaya korkmadığım zamanlarda!..
Eskiden sana yazardım;
Seni, sevdiğim sanıp!..
Eskiden sana yazardım...
Kayaları kazıyıp!
Ne yaptın, ne yazdın, veya ne dedin bilmiyorum... Ne yaptım, ne yazdım, veya ne dedim onu da bilmiyorum...
Ama, karşımda duruşun değişti sanki...
Ve sanki, kalbime vuruşun değişti; anlamadan...
Ve, anlatılamadan.
İsterdim ki;
Dokunabileyim hâlâ en ince teline saçlarının...
Ve sen, mızrap değmiş gibi titre yine!..
Eskiden, sana yazardım; seni, sevdiğim sanıp!..
Eskiden, sana yazardım; beni sevdiğini sanıp...
Eskiden sana yazardım;
Sana yazmaya korkmadığım zamanlarda!..