Bir dönem Arapça, Farsça, Fransızca derken, son yüzyılda İngilizcenin istilası altında Türkçe. Yabancı hayranlığının hat safhaya ulaştığı günümüzde kendi dilinden utananların akıllara zarar tabelaları ile dolu sağımız solumuz. Cep telefonu mesajlarında Türkçenin sesli harflerinden tasarruf ediliyor, yabancı adlarla iş yerleri açılıyor, televizyon ve radyolar yayına giriyor, pek çok süreli dergi piyasaya çıkıyor. V’nin yerine W, ks’nin yerine X kullanılıyor. Birileri bizi yabancılaştırıyorken, birileri de fena halde TURKCHE konuşuyor. Peki, Yahya Kemal BEYATLI’nın “ağzımızda anamızın sütü gibi helâl ve güzel olmalıdır.” dediği güzel Türkçemiz nereye sürükleniyor ?
Tarih: 14 Kasım 2006. Yer: Aydın’da herhangi bir lisenin herhangi bir sınıfı. Tahtada 10. sınıf öğrencilerinin düşmüş olduğu not aynen şöyle: “Yarın beden dersinde giyincezmi? Cwp yazın?” / “Hayır giymicez!” Bu cümle Türkçenin yazım kurallarının, yazı dilinin ve 29 harfinin nasıl da bilinçsizce hiçe sayıldığının en basit örneği.
Teknolojiyi üretemeyen Türkiye, hızla değişen teknolojik gelişmelere isim bulmakta geç kalıyor, iPod’a, MP3’e isim veremiyor. Sonra da dilbilimciler bilgisayar, çamaşır makinesi, ayran gibi kelimelerle yatıp kalkıp övünüyor. Teknolojinin ve basının yardımıyla Türkçemiz, Türkilizce’ye doğru yol alırken, övüne övüne bir hal olduğumuz bilgisayar kelimesi bile artık yeni neslin diline PC olarak yerleşmeye başlıyor.
Yeni nesil Türkler artık mail atıyor, feedback istiyor, cwp yazıyor, sms yolluyor, selam verip, a.s alıyor, bye deyip, teşekkürler ederek sohbetini bitiriyor. Yeni doğmakta olan bu uyduruk dille öyle iyi iletişim kurabiliyorlar ki anlaştıklarını O.K’layarak kısaca belirtiyorlar. Büyük bir kesim, aralarında çoğumuzun anlayamadığı yeni bir dille konuşuyor. V F ’ye, Z S ’ye, C J’ ye dönüşüyor ve efet, güzel, abijim diyerek Türkçemiz daha da şirin bir dil olma yolunda ilerliyor(!) İki mesaj uzunluğundaki duygu ve düşünceleri 160 karaktere sığdırılabilmek, kontörden tasarruf edebilmek için Türkçenin sesli harflerinden de tasarruf etmekte hiçbir sakınca görülmüyor. Artk bz trklr trkcyi sessz harflrle yazblmyi, konsblmyi hatta sesli hrflr olmdn anlsblmyi becrblyrz.
Artık “dahi anlamına gelen de’nin, ki bağlacının ayrı yazılması gerekirken birleşik yazılmasına bile razı olduk, Adnan Menderes Bulvarında sağdan sola uzanan Türkçe İngilizce karşımı mağaza isimleri arasında yürürken. Emlak’ı MLUCK, Karizma’yı Carizma yazan zihniyet, ileride çocuklarına isim olarak “Ayshe, Shakir, Chaglar” koyar, “chaylarını da kesme sugur’la icherlerse” hiç şaşmamak gerekir!
Kabul edelim: Hepimiz sms çılgını olduk. Mektup yazmayı unuttuk, zaten e-mail de pek sarmadı bizi. Bol bol MP3 indiriyor, YouTuBe’de video seyrediyor, neredeyse günün yirmi dört saati messenger’da online bir hayat sürüyoruz. En yakınımızdaki eşi dostu unutup, dünyanın bilmem neresinden sanal arkadaşlar edinip saatlerce chat yapıyoruz. Reel anlamda gerçek cümleler kuruyor, öylesine iyi Turkche konuşuyoruz ki kırk yıllık haber sunucusu, “anchorman” oluveriyor ve Türkiye’nin en büyük anchormani Ali KIRCA bir canlı yayın konuğuna “ailesinin backgroundı”nı soruyor.
Biz İngilizceyi aşmışız, hatta ana dilimiz gibi konuşur olmuşuz. Şimdi sıra yabancı dil eğitimi veren bir kursta Türkçe öğrenmekte!
“Kâmusa uzanan el namusa uzanmıştır.” diyor Cemil MERİÇ. Sözlüğümüz, gün geçtikçe “sozluc”leşirken artık dilimize sahip çıkmanın vakti geldi de geçmedi mi? Türkçe giderse Türkiye de gitmez mi ?
Bu yazıyı Türkçemizi Katletmeyelim başlığı yerine farklı bir başlıkta açtım,çünkü o başlıkta konu içinde kaybolup gidecekti ama bence bu yazıyı okuyabilen herkes okumalı ve bir durup düşünmeli, bu yazı yaklaşık iki yıl önce yazılmış ama malesef durum düzeleceği yerde daha vahim bir hal aldı artık bir şey yapmak gerekmiyor mu ?[strike]