Şüphesiz, bir seri katil tarafından yazılan en hasta mektup, yamyam
çocuk katili Albert Fish’in 1928 yılındaki on iki yaşındaki kurbanı
Grace Budd’ın annesine 8 yıl sonra 1934 ‘te yazdığı mektuptur. Büyük
şanstır ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil
mektubu okuma dehşetinden kurtulabilmişti. Bu mektubun aslı bu gün
sanatçı Joe Coleman’ın koleksiyonundadır.
Çok Sevgili Bayan Budd,
1894’te
bir arkadaşım Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açılmıştı.
San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çıkmışlardı. Limana
varınca iki arkadaşı ile karaya çıkmışlar ve çok içip sarhoş olmuşlar.
Döndükleri zaman geminin limandan ayrıldığını görmüşler. Bu sırada
orada kıtlık hüküm sürmekteymiş. Etin kilosu 2-6 dolar arasındaymış.
Çok fakir olanlar arasında açlık sıkıntısı o kadar büyükmüş ki
diğerlerinin açlıktan ölmesini önlemek amacıyla 12 yaşından küçük tüm
çocuklar, et olarak pazarlanmaları için kasaplara satılıyorlarmış.
Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kuşbaşı isteyebilirmişsiniz.
Çıplak bir çocuk vücudunun bir kısmı önünüze getirilir ve istediğiniz
parçaları kestirebilirmişsiniz. Bir kızın veya oğlanın kalça kısmı, en
lezzetli bölümmüş ve dana kotlet olarak satılan en pahalı etmiş. John
orada çok uzun kalmış ve insan etine karşı bir düşkünlüğü oluşmuş. New
York’a dönünce biri 7 diğeri 11 yaşında iki oğlan çocuğu çalmış. Onları
evine götürüp soymuş ve bir dolaba kapamış. Sonra tüm giysilerini
yakmış. Her gün etlerinin iyi ve yumuşak olması için onlara işkence
yapıp dövmüş. Önce 11 yaşındaki oğlanı öldürmüş, çünkü onun poposu daha
tombul ve tabi ki daha etliymiş. Kafası, kemikleri ve bağırsaklarından
başka vücudunun her bir parçasını pişirip yemiş. Fırında pişirmiş (tüm
popsunu), haşlamış, kızartmış ve kuşbaşı yapmış. Küçük oğlana da aynı
şeyleri yapmış. Ben o zamanlar 409 Doğu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana
insan etinin çok lezzetli olduğunu o kadar sık söylemişti ki ben de
tatmayı aklıma koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Batı 15.
Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öğlen yemeğini
birlikte yedik. Grace, kucağıma oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklıma
koydum. Onu bir partiye götüreceğimi söyledim. Siz de evet gidebilir
dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdiğim boş bir eve
götürdüm. Oraya vardığımızda ona dışarıda beklemesini söyledim. Kır
çiçekleri toplamaya başladı. Yukarı çıktım ve tüm giysilerimi çıkardım.
Çıkarmasaydım üzerlerine kanın bulaşacağını biliyordum. Her şey hazır
olunca, pencereden onu çağırdım. O odaya girinceye kadar bir dolapta
saklandım. Beni çıplak görünce ağlamaya başladı ve merdivenlerden
inmeye çalıştı. Onu yakaladım ve o da bana annesine şikayet edeceğini
söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasıl da tekmeledi, ısırdı ve
tırnakladı. Boğazını sıkarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama
götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pişirdim ve yedim. Fırında
pişen küçük poposu öylesine yumuşak ve tatlıydı ki. Tüm vücudunu yemem
dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim.
Bir bakire olarak öldü.