RockTurk
Sadece 30 saniyeni harcayarak aramıza katılmak için 'Kaydol'a tıkla.

RT Yönetimi ~
RockTurk
Sadece 30 saniyeni harcayarak aramıza katılmak için 'Kaydol'a tıkla.

RT Yönetimi ~
RockTurk
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RockTurk

Sadece Rock severlerin değil tüm Müzik severlerin buluşma noktası.
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  Başvuru FormuBaşvuru Formu  

 

 Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
RoCk AnGeL
Özel Üye
Özel Üye
RoCk AnGeL


Kadın
Mesaj Sayısı : 477
Yaş : 31
Nerden : ÇoOq uzaK DiyarLarDan..(
Kişisel İleti : soNs[uza] ve öLe[sié]
Ruh Hali : Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları Onayli10
İşletim Sistemi : Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları 310
Kayıt tarihi : 10/12/08

Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları Empty
MesajKonu: Geri: Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları   Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları EmptyPaz 24 Mayıs 2009, 13:46

saqol cnM
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://haykocuyuzbiz.eniyiforum.net
KoRn
RockTurk takımından
RockTurk takımından
KoRn


Erkek
Mesaj Sayısı : 2068
Yaş : 30
Nerden : кαуıρ ∂ιуαяℓαя∂αη
Lakap : ¢нєzzу
Kişisel İleti : Ť αηутнιηg ιѕ ησт ιмρσѕѕιвℓє σƒ ℓιƒє Ť
Ruh Hali : Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları Sinirl10
İşletim Sistemi : Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları 210
Kayıt tarihi : 11/05/09

Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları Empty
MesajKonu: Nihat Sami Banarlı-Türkçe''nin Sırları   Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları EmptyÇarş. 13 Mayıs 2009, 13:41

Nihat Sami BANARLI’nın Türkçe’nin Sırları adlı eseri, Türk Dilinin
güzelliklerini, inceliklerini ve ahengini ele aldığı yazılardan
oluşmaktadır. Her biri ayrı bir başlık halinde toplam kırk üç ayrı
çalışmadan meydana gelen eserdeki yazılar birbirini tamamlar nitelikte
olup Türkçe’nin estetiğine dikkat çeken bir bütünlük meydana
getirmiştir. Türk Dili üzerine uzun yıllar yaptığı araştırmalarını
dilimizin ses, şekil ve mûsikisi arasındaki bağlantılarını ele alan bu
eser ilk basımından zamanımıza kadar ilgiyle okunmaktadır.Aşağıda
kitaba ait önemli noktaların özeti sunulmuştur…
Bir Dil Konferansı başlıklı yazıda; Nihat Sami Banarlı: Dilin millet
için öneminden bahsederek zaman içinde kaynağını dışarıdan alan
ideolojilerin milleti tahrip etmek için dili bozmaya yöneleceğine dair
kaygılarını dile getirmektedir. Bir Türk dili sevdalısı olan Banarlı
“Şu fâni dünya saadetleri içinde hiçbir şey aziz Türk çocuklarına Türk
Dilini öğretmek kadar güzel hizmet değildir.” diyerek dilimizi
öğretmenin önemine işaret ederek bu vazifenin yalnızca Türk Dili ve
Edebiyatı öğretmenlere ait bir vazife olmadığına dikkat çeker, diğer
öğretmenlerin ve anne babaların bu konuda sorumluluk almaları
gerektiğini vurgular. Türk Dilindeki kelimelerdeki nağme güzelliğine
dikkat çeken Banarlı, Türkçe’nin ideal bir şiir dil oluşundan da
bahseder. Türkçe’nin bir imparatorluk dili
olduğunu belirten yazarımız, “Türkçe hüküm sürdüğü toprakların
neresinde güzel bir ses bulmuşsa onu kendi bünyesine almıştır.” der. Öz
Türkçecilik adına halkın benimsediği bu tür kelimeleri değiştirmenin
yanlışlığına işaret eden yazar şöyle demektedir: “Böyle bir tarih
boyunca işlene yontula güzelleşmiş halk şiirine, aile harimine, millî
vicdana yerleşmiş kelimeleri sevmemiz, anlamamız ve korumamız tabiidir.
Böyle kelimeler dillerde, efsanenin Nisan yağmurundan düşen damlaları
sedef içinde saklayıp işledikten sonra iri ve parlak inciler haline
koyması gibi zamanla ve sabırla işlenmişlerdir. Bu halis incileri
birtakım encik boncukla değiştirmek en azından incideki kıymeti
anlamamaktadır.”Yanı sıra yazar Türk toplumundaki uzun hece kavramından
bahsedip,atalarımızın eski zamanlarda iletişim zor olduğundan kısa ama
uzun heceli kelimeler kullandığına;bu yüzden de günümüzdeki eski
eserlerin çoğunda bu kavramın olduğundan bahsetmiştir.
İmparatorluk Dilleri başlıklı yazı, “Her halk kendi ikliminin
lisanını söyler” şeklindeki Yahya Kemal’e ait cümleyle başlamaktadır.
Türkçe’yi sevmenin ve anlamının önce Türk milletini sevmek ve
milletimizin tarih boyunca emek verip meydana getirdiği her millî eseri
sevmek, anlamak gereği ifade edilerek bir dilin imparatorluk dili
olması için sahip olması gerekli şartlar aktarılır. Yazar; Türkçe’nin
de bir imparatorluk dili olduğuna işaret eder. Türkçe’nin hüküm sürdüğü
imparatorluk içinde kullanılan ve halk tarafından benimsenen kelimeleri
değiştirmemek gerektiğini vurgulayarak bunun yanlışlığına temas eder:
“Bir dilin doğuşunda, karakterinde, ananesinde ve dehasında başka
dillerden derlenmiş kelimeleri millîleştirme hayatı ve kudreti varsa
artık o dili öz dil yapmaya kalkmak, dili kendi tabiatından ve
dehasından uzaklaştırmaktır ki, bunu ancak cehaletin ve dalâletin
elleri yapar… Hakikat şudur ki Türk milleti gibi asırlarca hatta
çağlarca dünya sathında konuşmuş büyük ve fatih bir milletin dili öz
dil olamaz imparatorluk dili olur.” Türkçe’yi Yahya Kemal’in
eserlerinde kullandığı dil olarak tanımlayan yazarımız görüşlerini şu
şekilde dile getirir: “Türk dili Kendi Gök Kubbemiz kitabını meydana
getiren muhteşem şiirlerin söylendiği lisandır. Bir dil Açık Deniz
gibi, Sülaymaniye’de Bayram Sabahı gibi Bir Tepeden, Itrî, Vuslat ve
Erenköyü’nde Bahar gibi şiirler söyleyebiliyorsa bu dil hatta dünya
ölçüsünde büyük lisan demektir. Kendi Gök Kubbemiz bir semboldür.
Türkçe ona benzer ve onun ayarında İstiklal Marşı gibi Çanakkale
Şehitleri gibi Bülbül vb. gibi Ahmet Haşim’in Piyalesi’nde musikîleşen
şiirler gibi, Orhan Seyfi’nin Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi gibi Faruk
Nafiz’in Han Duvarları gibi daha nice şiirler söylenmiştir. Bir milleti
ebediyen ayakta tutabilecek kudretteki bu müstesna şiirler biliyoruz
milletimizi çürütmek isteyenlerin kâbusudur.”
Bir Dil Nasıl Güzelleşir başlıklı yazıda: “Dilleri dil yapanlar
birtakım alaylı hatta âlim dilciler değil milletlerdir; milletlerin
dile bir güzellik ve bir güzel ses vermek için yaratılmış kadın erkek
ve adsız evlâtlarıdır. Bir de milletlerin dillerini seven anlayan ve
ilâhî bir güzellikte kullanan büyük şairlerdir.” diyen Banarlı,
eserindeki bu başlık altında daha çok şairlerin Türk Dilini şiirleriyle
güzelleştirdiklerinin altını çizer. Fransız şiirinden örneklerle
düşüncelerini pekiştiren yazar şiirlerdeki halkın benimsediği dili
kullanmanın avantajına dikkat çeker.
Bahar ve Türkçe başlığı altında Banarlı; Türkçe’nin yaşadığı
ideolojik sıkıntılardan uzaklaşarak onu bir bahar sabahının ümit verici
güzelliği içinde bir bahar güneşi kadar beyaz ve berrak bir duyguyla
hatırlamak istediğini ifade ederek Türkçe’ye hizmet edenleri yâd eder.
Tarihteki en büyük Türk Dili âşıklarından olan Ali Şir Nevâî’nin
Türkçe’nin üstünlüğü ile ilgili tespitlerine atıflarda bulunarak Türkçe
kelimelerin Nevâî zamanında birer bahar gülü olduğunu söyleyerek
Nevâî’nin şu sözlerine yer verir: “Bu âlemin gül bahçelerine girdim.
Gülleri feleğin güneşinden daha parlaktı. Her yanında göz görmedik el
değmedik daha neler ve neler vardı. Ama bu mahzenin yılanı kan dökücü
ve bu güllerin dikeni sayısızdı. Bunları görünce düşündüm ve dedim ki:
Demek bizim Türk şairleri bu korkulu ve dikenli yollardan çekindikleri
için Türkçe’yi bırakıp gitmişler. Ben Türkçe’nin fezasında tabiatımın
atını koşturdum; hayalimin kuşunu kanatlandırdım. Vicdanım bu hazineden
nihayetsiz kıymetli taşlar la’ller, inciler aldı; gönlüm bu gül
bahçesinin türlü çiçeklerinden uçsuz bucaksız güzel kokular kokladı.”
Türkçe’nin güzellikleriyle söylenmiş her söz ve şiiri birer gül
demetine benzeten Banarlı, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’unu bu güllerden
biri olarak vasıflandırır.
Beyaz Lisan başlıklı yazıda; Türkçe’nin Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî
dönemindeki seyrinden bahsedilir. Abdülhak Hamîd, Tevfik Fikret, Ömer
Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve Faruk
Nafiz’den Türkçe’nin hakiki sanatkârları olarak bahsedilir.Ömer
Seyfettin’in asıl Türkçe’yi bu lisanlardan uyanışla başlattığına dikkat
çeker,ve Seyfettin’in bu lisana ‘Beyaz Lisan’ adını verdiği söylenir.
Altın Yumurtlayan Tavuk başlığı altında yazıya başlık olan hikâye
aktarılarak “Yirminci asır Türkçe’si başlangıçta milletimize altın gibi
kıymetli ve güzel kelimeler kazandıran tılsımlı bir talih kuşuydu.
Günümüz dilcileri onu boğazladılar. Hikâye budur. Bugün Türkçe’mizi her
bakımdan huzursuzluk ve yoksulluk içinde bırakanların kelime diye
yaydıkları bu müzahrefat, onların hoyratça boğazladıkları altın
yumurtlayan tavuğun kursağında bulduklarıdır. Gerçek Türkçecilik
milletin zevkine ve sevgisine yedire yedire işlenen millî kelimeler ve
söyleyişler anlayışıdır.” denilerek konu atıfta bulunulan hikâye ile
özdeşleştirilir.
Benim Dünyam başlıklı yazıda Türk Halk zevkinin bir kelimeyi
Türkçeleştirirken ona verdiği ahenk ve sihirli söyleyişe dikkat çekilir
Giyim ve kuşamlarda kullanılan elbiselerin isimlerinden bahsedilerek
bunların salt bir nesne adı olmaktan çok elbisenin işlevi ile Türk
zevkini çağrıştırıcı bir mânâ zenginliği taşımasının önemine temas
edilerek şöyle denilir: “Son yıllarda şehir kızlarımızın giydiği kaba,
iri makine dikişli, soluk renkli dar Amerikan pantolonlarının
zevksizliği yanında yörük kızı Ayşe’nin hâlâ çok güzel ve çok millî bir
hava ile dalgalanan zarif şalvarını ondan da yani gömlekten de cana
yakın bulurdum.”
Kelimelerin İzdivacı başlıklı yazıda: izdivaçta olması gereken
uyumdan örneklerle söz edilerek bunun zorluğundan bahsedilir. Ancak
ikiz ruhlarla bunun mümkün olduğundan bahisle Türk Dilindeki
kelimelerin izdivacının böyle sihirli bir izdivaç olduğu söylenir. Türk
halkının kudretli lisan zevki ile renkli ve ışıklı terkiplerin bu
şekilde oluştuğunu bahsederek bunlar nur topu gibi yeni ve millî bir
izdivacın evlâtları olarak vasıflandırılır: Akarsu, anadili, anayol,
akağa, bindallı, bozkır, cankurtaran, çamsakızı, yanardağ, demiryolu,
ateşböceği, kuş dili, ebemkuşağı, karakalem, karayel, hanımeli,
yavruağzı, gülkurusu, camgöbeği, gece mavisi, su yeşili, nar kırmızısı
örnekleri verilir. Kelimelerin izdivacı bazen insanların izdivacından
doğan güzel yavrulara ad olur, diyen Banarlı, bu tür isimlere şunları
örnek olarak verir: Gülnur, Gülşah, Gülten, Güldalı, Gülderen,
Gönlügül, Ayşegül, Yazgülü.. Ayrıca bunların Türkçe’nin gelişmesinde
önemli yeri olduğu anlatılır.
Güzel Evin Hikâyesi başlıklı yazıda; Ev kelimesinin öztürkçe
oluşundan bahsedilerek kelimenin Türk Dil tarihi içindeki seyrinden
bahsedilmiştir.Genel olarak bu bölümde de halkın kabul ettiği dile
sahip çıkma tavsiye edilir: “Bizim dil konusunda yapacağımız iş kelime
fethinden hatta kelime idhalinden korkmamaktır. Şu şartla ki
İngilizlerin, Fransızların bilhassa büyük Türk halkının yaptığı gibi
derhal millî damgamızı vurabilelim. Onları Türkçe’nin sesiyle ve kendi
estetiğimizle millîleştirelim.Çünkü ortak medeniyetler içinde
milletlerin en büyük zaferi işte bunu yapmak, bunu
yapabilmektir.”Ayrıca Türk milletinin böyle önemli kelimeleri her şeye
karşın koruduğundan bahsedilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nihat Sami Banarlı-Türkçe'nin Sırları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Son Nefes - Ali Sami
» Sami Yusuf Resimleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RockTurk :: RockTurk | Serbest Kürsü :: Off Topic :: Edebiyat :: Kitaplar-
Buraya geçin: