RockTurk
Sadece 30 saniyeni harcayarak aramıza katılmak için 'Kaydol'a tıkla.

RT Yönetimi ~
RockTurk
Sadece 30 saniyeni harcayarak aramıza katılmak için 'Kaydol'a tıkla.

RT Yönetimi ~
RockTurk
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RockTurk

Sadece Rock severlerin değil tüm Müzik severlerin buluşma noktası.
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  Başvuru FormuBaşvuru Formu  

 

 Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
RoCk AnGeL
Özel Üye
Özel Üye
RoCk AnGeL


Kadın
Mesaj Sayısı : 477
Yaş : 31
Nerden : ÇoOq uzaK DiyarLarDan..(
Kişisel İleti : soNs[uza] ve öLe[sié]
Ruh Hali : Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal Onayli10
İşletim Sistemi : Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal 310
Kayıt tarihi : 10/12/08

Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal Empty
MesajKonu: Geri: Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal   Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal EmptyPaz 24 Mayıs 2009, 13:46

saqol cnM
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://haykocuyuzbiz.eniyiforum.net
KoRn
RockTurk takımından
RockTurk takımından
KoRn


Erkek
Mesaj Sayısı : 2068
Yaş : 30
Nerden : кαуıρ ∂ιуαяℓαя∂αη
Lakap : ¢нєzzу
Kişisel İleti : Ť αηутнιηg ιѕ ησт ιмρσѕѕιвℓє σƒ ℓιƒє Ť
Ruh Hali : Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal Sinirl10
İşletim Sistemi : Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal 210
Kayıt tarihi : 11/05/09

Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal Empty
MesajKonu: Geri: Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal   Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal EmptyÇarş. 13 Mayıs 2009, 13:40

*EMİNE: İmam’ın kızı,Tevfik’in karısı ve Rabia’nın annesi.
Çocukluğundan itibaren hamarat,titiz, mahalle çocuklarıyla oynamaya
tenezzül etmeyen biri. Suratsız ve gülmeyen; İmam’ın akidesinin biricik
timsali. On yedi yaşında Tevfik’e kaçıyor; Tevfik’in balmumu gibi
kalıptan kalıba girmesinde ideal bir koca sezdiği ve ona oyunculuğu
bırakacağına dair söz verdirttiği için onunla evleniyor. Kalbi
kuru,kafası dar ve dilinin zehir gibi olmasının yanında kindar ve
gururlu. İdeal olarak babasını düşünüyor. O da babası gibi paraya önem
veriyor. Kendine göre olan namus anlayışı çok önemli. Tevfik’ten
ayrıldıktan sonra ona sürekli beddua eden ve onu kötüleyen biri.
Tevfik’ten ne kadar nefret etse de onu kendi malı gibi görüyor ve ona
döneceğini düşünüyor. Asla affetmiyor. Kini ve üzüntüsüyle günden güne
çöküp vefat ediyor.
*SELİM PAŞA: Hükümdarın Zaptiye Nazırı. Boş zamanlarında sigara
iskemlesi,köşelik,arka kaşağı yapar. İyi bir aile babası ve karısına
bağlı. Paşa,tamamen eski zaman adamı. Samimi ve kendi ölçüleriyle
namuskar.
*SABİHA HANIM: Selim Paşa’nın karısı. Bir yönüyle hayır
sahibi,merhametli,bağış seven; sağ elinin verdiğini sol elinin
duymadığı biri; diğer yönüyle de saza söze düşkün,bir dalda durmayan
bir kadın. Halk türkülerini,oyun havalarını sevdiği gibi en ağır dini
musikiyi de seviyor. Hükmeden,meraklı; emri altındaki her ferdin ne
yaptığını-ne düşündüğünü öğrenmezse içi rahat etmez. Bunların yanında
sır saklayan,ağzı sıkı biri. Ailesine düşkün; eşinin ikinci bir hanımı
ve ondan çocuğu olduğunu bildiği halde bunu saklamış,hanım ölünce de
kızlarına bakmış. Bunun yanında oğlunu çok seven bir anne.
*HİLMİ: Selim Paşa ile Sabiha Hanım’ın oğlu. Jön Türk. Genç ve
devrimci aydınları temsil ediyor. Giyimine dikkat eder ve zevkinde
diğer “paşazade” çocuklarından onu ayıran bir başkalık, durgunluk
vardır. Gözleri ve bakışının manası ile ağzı ve dudaklarının ifadesi
onun ince düşünceli bir mizaca sahip olduğu havasını vermektedir.
Annesine derin bir sevgi ve hürmeti vardır; bunu davranışlarıyla da
gösterir.
*RAKIM AMCA=CÜCE: Tevfik’in oyuncu arkadaşlarından.. Rabia’ya sözünü geçirebilen,çıkışabilen yegane kişilerden biri.
Neşeli,taklit yeteneği olan bir oyuncu. Dindar değil,zaman zaman
içki içiyor; Ramazan’da oruç tutmuyor ve namaz kılmıyor; Vehbi Dede’ye
ve dindarlara saygılı.
*BİLAL: Rumelili Bahçıvan Ramazan Ağa’nın yeğeni. Yaşı küçükken bile
özellikleri belirgin; isyankar mağrur,ateşli. Tokattan,tekmeden kaçan;
başını her halden kurtarabilen biri. Yaşlıları bile ürküten bakışlara
sahip. İş yapmayı sevmiyor. Selim Paşa tarafından görünüşü ve
gözlerindeki kudreti farkedilerek okutuluyor. Rabia’yı tutkulu bir
şekilde seviyor. Rabia ise ilk kendi yaşlarında bir karşı cins olarak
ondan hoşlanıyor; fakat Selim Paşa’nın dile getirdiği evlenme teklifini
kesin olarak reddediyor. Bundan sonra Bilal,Paşa’nın damadı olma
yolunda ilerliyor. Bilal,Vehbi Dede ve Peregrini’yi çalgıcı olarak;
Hilmi ve arkadaşlarını ise birer züppe olarak görüyor. Paşa’yı
beğeniyor ve her haliyle onun gibi olmak istiyor. Kudret hissi ve
hakimiyet duygusu çok baskın. Rabia’nın evleneceğini öğrendiğinde bile
onu sevdiğini farkediyor; Mihri ile evlenince Anadolu’da görevli
olacağını düşünerek kendini rahatlatmaya çalışıyor. 1907 yılında
Hıdrellez de Mihri ile evlenince gözden kayboluyor.
*TULUMBACI BAŞI SABİT BEYAĞABEY: Mahallenin Tulumbacı başlarından en
hatırı sayılırı. Kendine mahsus bir babayiğitliği,namus ölçüsü vardı;
ama bunun yanında külhanbeyliğin verdiği bir kabadayılığı,sert ve
yakışıksız davranışları vardı. Rabia’ya göz dağı vermek için gidip bunu
başaramayınca,bu olaydan sonra Rabia’dan korkar,ona saygı gösterir.
Kendisiyle birlikte bütün tulumbacılar Rabia ile bağlantısı olan
herkese saygı gösterirler. Rabia Osman ile evlendikten sonra da Osman
ile iyi diyalog kuran biri olur.
*ÇİNGENE PENBE: Batıl inançları bol olan bir çingene. Tevfik ile
ilgilenirken Rabia’nın ikazıyla bundan vazgeçmiştir. Onlarla kalmaya
başladıktan sonra Rabia’ya ev işlerinde yardım eden,onun “teyze” diye
hitap ettiği biri olur.
*KANARYA: Sabiha Hanım’ın alıp yetiştirdiği bir güzel Çerkes kızı.
Daha sonra saraya Kadın Hanım’a verilen böylece saraya giren birisi.
Sarayda sultanın yeğeniyle evlendirilir; bundan sonra Nejat Bey’in eşi
olarak karşımıza çıkar. Abdülhamit’ten korkar ve onu sevmez. Nejat
Bey’in eşi olduktan sonra da aslını unutmaz ve Sabiha Hanımlara saygıda
kusur etmez. Rabia’nın düğün hazırlıklarında yardım ediyor ve sık sık
görüşüyorlar. En son Rabia’nın hamileliği esnasında karşımıza çıkıyor.
Yardımsever birisi.
*NEJAT BEY: Padişahın yeğeni. Saray içinde yetişmiş,bundan dolayı
halkın yaşantısı ona ilginç ve gizemli geliyor. Rabia’ya
sanatkarlığının dışında bu yönünden dolayı bir yakınlık duyuyor. Batı
müziğini ve piyano çalmayı biliyor. Vehbi Dede ve Peregrini ile her
hafta toplanıyorlar. Babası da kendisi de çocuk tabiatlı olduğu için
hiçbir entrikaya karışmazlar. Onun için saray çevresinin en rahat
ailesidirler.
*SAFVET BEY: İkinci Mabeyinci. Hiç evlenmemiş. Yeğenlerini
büyütüp,eğitimini sağlamış. İnsanlara iyilik ve kardeşlik yapmak için
gökten yere inmiş bir hali var. “Aşk ahlakı! Kim bilir belki istikbalde
insan müesseselerinin nazımı olur… İnşaallah olsun.” diye düşünen
birisi.
*DÜRNEV: Selim Paşa’ların gelini; Hilmi’nin eşi. Sabiha Hanım
tarafından küçükken alınıp yetiştirilmiş,terbiye edilmiş,iyi bir tahsil
verilmiş ve oğluyla evlendirilmiş bir Çerkes kızı. Fakat Sabiha Hanım
romatizmaya yakalanıp yatağa bağlandıktan sonra cesaretlenip kendi
başına hareket etmeye başlar. Aşırı süslü,karışık ve şaşaalı makyaja ve
giyinişe sahip. Hareketleri ve mimikleri “resimli kitaplardan taklit”
gibi. Taklitçi yeniyi temsil ediyor. Ama sürgünde yaşadığı zorluklardan
sonra biraz daha olumlu hale gelmiş birisi.
*GALİP: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından. Annesi ölmüş,zengin bir
babanın oğlu. İleri ki dönemlerde Rabia’yı istiyor; fakat Rabia kabul
etmiyor. Cüce tarafından “istediğin kalıba sokabileceğin bir koca
adayı” olarak nitelendiriliyor. Bu vakadan sonra Rabia,Galip ve Şevki
varken Hilmi’nin odasına çıkmaz.
*ŞEVKİ: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından. Vehbi Dede’nin İmam’dan
daha tehlikeli olduğunu düşünüyor. Devrimci gençliği temsil ediyor.
Konuşkan,taklitçi ve düşüncesine ateşli bir şekilde bağlı.
*ZATİ BEY: (Yeni) Dahiliye Nazırı. Dilediği ferdi asmak,boğdurmak
kudretine sahip olmak için ömrünün on senesini fedaya hazırdı. Evi o
zamanın alafrangalığına özenilerek dekor edilmiş;
hizmetlileriyle,eşyasıyla ve kendi giyimiyle özentili birisi.
Menfaatine düşkün. Dinle hiçbir alışverişi olmayan bir adam.
*BAYRAM AĞA: Selim Paşa’nın bahçıvanı. Rumelili. Kendine ve yetiştiği ortama has kural ve prensipleri var. Otoriter.
*BEHİRE HANIM: Safvet Bey’in kız kardeşinin kızı. Mürebbiyelerle
büyütülen kibar kızlara kendi kültürleri,kendi klasiklerinin de
öğretildiği devirde yetişmiş. Kocası sadece Avrupa’da yapmış olduğu
için kendi kızlarını Fransız mürebbiyeler elinde yetiştirmiş;
Avrupa’dan gelen her şeyi gökten inmiş bir emir kabul eden biriydi.
Hayatları serbest ve mesut olsa da Behire Hanım ananelere bağlı; bundan
dolayı da dayısının yanına sık geliyor.
*ARİF: Safvet Bey’in yetim yeğeni. Safvet Bey tarafından büyütülmüş
ve onunla birlikte kalıyor. Nejat Bey’den sonra en iyi Türk piyanist.
Tembel olduğu için ve müzikten para kazanılması adet olmadığından
çalışmıyor; canı istediği zaman Robert Koleji’ne kaydoluyor,bir müddet
devam edip çıkıyor.
*MUAVİN RANA BEY: Selim Paşa’nın yardımcısı.
*GÖZPATLATAN MUZAFFER: Tehlikeli,siyasi sanıkları sorgulamayla
memur. Görünüş olarak eski pehlivanlara benziyor.
Yardımsever,vazifesini yerine getiren bir adam imajı var. 1908
ihtilalinden sonra ise Meşrutiyet hatibi olur.
*MİSİS HOPKİNS: Robert Koleji’nin İngilizce hocasının madamı.
Kanarya’nın arkadaşı; ondan hayatı hakkında pek çok şeyi öğreniyor.
*EBE ZEHRA HANIM: Mahallenin ebesi.
*KAHYA ŞÜKRİYE HANIM: Sabiha Hanım’ın kahyası. Konaktaki her şeyi hanımına haber veren, kendisine verilen görevleri yapan biri.
*UŞAK ŞEVKET AĞA: Selim Paşa’nın uşağı. On beş yıldır Paşa’ya hizmet ediyor. Sinekli Bakkal’ın iç işlerini ezbere biliyor.
*ESKİCİ FEHMİ EFENDİ: Sinekli Bakkal’ın umumi ve içtimai
hayatına,her vesileyle karışan; ihtiyar heyetinin hatırı sayılır
azalarından. Osman’a da yakınlık gösteren komşulardan. Mahallenin
muhafazakar kısmını idare ediyor.
*BEKÇİ RAMAZAN AĞA: Sinekli Bakkal bekçisi.
*DOKTOR KASIM: Dahiliyeci. Türk tıbbına Alman fennini,biraz da
katılığını getiren meşhur simalardan. Rabia’nın doktorlarından.
Hastaların dimağlarına etki ederek tedavi etme fikrini İstanbul’da
yayan ilk doktor olarak geçiyor. Çoluk çocuğu olmadığı için biraz daha
sert yaklaştığı belirtiliyor.
*DOKTOR SALİM: Jinekolog. Türk tıbbına Alman fennini ve katılığını
sokan diğer meşhur sima. Rabia’nın doktoru. İlk sezeryan uygulayacağı
hastası olduğu için Rabia ile çok ilgilenir. Daha yumuşak tabiatlı.
*İKBAL HANIM: İkinci Mabeyinci Safvet Beyin süt ninesi ve yalının
hanımı. İhtiyar,kendine göre bir sevimliliği olan,Çerkes asıllı. Elli
beş senedir İstanbul’da olmasına rağmen Türkçe’yi tam öğrenememiş.
Şiddetli taassupla dindar; fakat bu dindarlığının içi dolu değil. Vehbi
Dede’ye ve Rabia’ya hürmeti çok. Çileli bir gençliği var; bunu daha
sonra Rabia ile paylaşıyor.
*ELENİ: Osman’ın aşçısı.
*BAKKAL MUSTAFA EFENDİ: İstanbul Bakkaliyesi’nin sahibi,Tevfik’in dayısı. Tiryaki bir mahalle bakkalı.
*MİHRİ: Selim Paşa’nın kızı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
KoRn
RockTurk takımından
RockTurk takımından
KoRn


Erkek
Mesaj Sayısı : 2068
Yaş : 30
Nerden : кαуıρ ∂ιуαяℓαя∂αη
Lakap : ¢нєzzу
Kişisel İleti : Ť αηутнιηg ιѕ ησт ιмρσѕѕιвℓє σƒ ℓιƒє Ť
Ruh Hali : Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal Sinirl10
İşletim Sistemi : Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal 210
Kayıt tarihi : 11/05/09

Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal Empty
MesajKonu: Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal   Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal EmptyÇarş. 13 Mayıs 2009, 13:40

OLAY ÖRGÜSÜ: Roman iki ana kısımdan oluşuyor.
Birinci kısım kendi içinde yirmi yedi bölüm halindedir. İkinci kısım
ise kendi içinde yirmi üç bölümden oluşuyor.
Romanın geneli göz önüne alınırsa siyasal,toplumsal ve duygusal
sorunlarla örülmüş bir olay örgüsü dikkati çeker. II.Abdülhamit dönemi
anlatılmaktadır. Ama sadece bir dönemin anlatıldığı bir roman değildir.
Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır. Romanın ilk
bölümünde daha çok ve karışık olaylar birbiri ardınca anlatılıyor; bu
bölüm çözülecek olan bir düğüm şeklinde son buluyor. İkinci bölümde
olay daha özele iniyor; daha yavaş bir şekilde Rabia’nın hayatı
anlatılıyor. Romanın sonu hızlı bir şekilde ve çözüme ulaşarak bitiyor.
Yazar,bu romanda kendi inandığı felsefeyi,
değerleri olay örgüsüyle birlikte anlatıyor. Romanda zamana,reel hayata
göre ya da bize göre ters gelen ve eleştirilecek noktalar olabilir;
fakat bence önemli olan yazarın kendi görüşlerini ve kendi doğrularını
güzel bir şekilde sunabilmiş olması ve bu sunumun en çok basılan-okunan
romanlardan olabilmesidir.
Halide Edip’e göre medeni bir kadın iyi bir eğitimden geçmeli,dil
öğrenmeli,spor yapmalı; toplum içinde çok rahat kendini ifade
edebilmelidir. Romanın baş kahramanı olan Rabia da o dönemin şartlarına
göre toplum içinde kendini çok rahatlıkla ifade edebilen her kesim
tarafından sevilen ve saygı duyulan bir kadındır. Meselelerde
bahsettiğim gibi bu roman,kendince, “olması gerekenleri” ve pek çok
konudaki ideallerini,belki de bir nevi “simeranya”sının ipuçlarını
yansıtıyor.
*ZAMAN: Bu roman II.Abdülhamit zamanında geçiyor (33 sene) .
Roman,Sinekli Bakkal’ın tanıtımı ve Emine ile Tevfik’in çocukluklarıyla
başlar. Çocuklukları gibi evlilik dönemi de kısaca anlatılır. Bu dönemi
yaklaşık olarak 15-20 sene kadar düşünebiliriz. Rabia’nın
doğumuyla(herhalde 1886 yılında) birlikte onun hayatı çevresinde diğer
hayatlar da müşterek olarak anlatılıyor. Rabia’nın hayatını zamanı
hesaplamak için düşünecek olursak; bir ara evlendiklerinden sonra
Osman,Rabia’nın yirmi bir yaşlarında kendisinin ise kırklarında
olduğunu dile getirir.(Rabia,on bir yaşlarında hıfzını tamamlamıştı;
yaklaşık bu yaşlarında Peregrini ile onu tanıştırıyorlar; Peregrini bu
tarihte otuz yaşında olmalıdır.) Buradan da Rabia ile geçen süreyi 22
sene kadar sayabiliriz. (1 Mayıs 1907 evlendikleri tarih; 21 Aralık
1907 doğum gecesi) .. 23 Temmuz 1908’de ihtilal oluyor; bu tarihten bir
müddet sonra da sürgünlerin döndüğünü düşünebiliriz. Bizlerin okurken
tanık olduğumuz yaklaşık 40-50 yıllık bir zaman…Halide Edip,romanda
klasik tarzda yazmıştır; roman zamanında da klasik tarzı görebiliyoruz.
*Halide Edip,romanı 1935 yılında yazmıştır. Kendisi de Abdülhamit
döneminde yaşamış,hatta çevirisi sebebiyle ondan Şefkat Nişanı
almıştır. Yani o dönemleri (kendince) iyi bilmektedir. Bunu romanın
arka planındaki,dönemin gelişmelerinde hissedebiliyoruz. Romanlarında
tam olmasa da kendi hayatından parçalara rastladığımız yazarın,bu
romanında da pek çok bağlantı bulabiliyoruz.
*MEKAN: Mekan bütün olarak İstanbul’dur. Ama romanın esas mekanı
Sinekli Bakkal sokağı ve mahallesidir. Halide Edip’in hayatını
incelerken 1913 yılında Evkaf Kız Mektepleri umumi müfettişliği ile
vazifeliyken her hafta fakir mahalleleri,bilhassa Sinekli Bakkal’ı
ziyaret ettiği dikkatimizi çekmişti. Büyük bir ihtimalle bu gezileri
esnasındaki izlenimleri 1935 yılında yazdığı bu romanında kullanılmış
olmalıdır.
Sinekli Bakkal Sokağı, Aksaray civarında dar bir sokaktır. 16 Aralık
1999 tarihli bir gazete haberinde belirtildiğine göre; Aksaray’dan
Haseki Hastanesi’ne doğru dönünce ikiye ayrılan yolun solunda,sağdaki
son sokak bugün görünüş olarak çok değişmekle birlikte; adı Sinekli
Bahçe Sokağı imiş. Sinekli Bakkal; bakkalıyla, kahvesiyle, ahşap
evleriyle, çeşmesiyle tam anlamıyla halka ait bir muhittir. İstanbul’un
bu mekanı halkı ve halk kültürünü temsil etmektedir. Bununla birlikte
Boğaziçi, Bebek, Beyoğlu, Çamlıca, Galata Köprüsü,Haliç ise gezinti
yerleri, konakları, bonmarşeleri ile yeni ve zengin İstanbul’u temsil
ediyor. Ayrıca mekanda da doğu-batı; eski-yeni meselesiyle
karşılaşıyoruz. Rabia’nın mekandaki güzellik anlayışı;
genişlik,ışık,açıklık,sadelik ile anlatılırken,Osman’ınki ise daha
karışık,daha zıt unsurların birleşmesiyle oluşan bir güzellik
anlayışıdır.
Ayrıca bahçe tasvirleri de oldukça yer tutmaktadır. Diğer
meselelerde olduğu gibi mekanda da önce zıtlıklar gözümüze çarpıyor; bu
zıtlıklarda sentez ise İmam’ın üç katlı evinin tamirden sonraki halinde
yapılmıştır. Romanda açık alanlarda kapalı alanlar da bulunuyor,ama
geneli dikkate alınırsa kapalı alanlar daha çok; ev,konak,bakkal gibi.
*BAKIŞ AÇISI: Romanda “hakim bakış açısı” vardır. Dönemin
fiziki,pikolojik şartlarını iyi bilen; mekanı tanıyan; romandaki her
şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan bir anlatıcı-yazar göze
çarpmaktadır. Sinekli Bakkal’ın Halide Edip’in üçüncü tür olan “töre
romanları”na girdiğini daha önce belirtmiştik. Böyle bir romanda ise
okuyucunun güvenebileceği,anlatılanlar konusunda tecrübeli olduğunu
hissedebileceğimiz bir bakış açısı kullanılmıştır. Fakat
yazar,anlatımda yazar olduğunu hissettirmemiştir.
*KİŞİLER:
RABİA: Çocukluğu dedesi İmam ve annesi Emine’nin terbiyesinde
geçmiştir. Akranları gibi yedi yaşında ev işlerini güzel bir şekilde
yapabiliyordu. Çocukluğunu yaşayamamıştır. Dedesi tarafından sürekli
olarak cehennem tasvirleriyle büyütülmüştür; kızından dolayı mektebe
göndermemiş eğitimini kendisi vermiştir. On bir yaşında hıfzını
dedesine dinletmiştir. İstanbul’un en küçük, fakat üslubuyla ve sesiyle
en meşhur hafızı olmuştur. On bir-on iki yaşlarında Vehbi Dede’den ders
almaya başlar; kısa sürede tef,ud,kanun gibi alaturka sazları süratle
ve kabiliyetle öğrenmiştir. Alaturka pek çok şarkıyı da güzel bir
şekilde söyleyebilmektedir. Daha sonra Peregrini’den de batı müziği
dersleri almaya başlamıştır ve bunda da başarılı olmuştur. Hatta doğu
ve batı müziğini kendi üslubunda sentezlemiştir. Vehbi Dede ile
tanıştıktan sonra dedesinin korkutucu din öğretilerinden bir nebze
mevleviliğin yumuşaklığına doğru kaysa da hayatının pek çok anında
dedesinin etkisi ön plana çıkmıştır. Babasıyla kalmaya başladıktan
sonra ise neşeli ve sanatkar yönü daha baskın bir şekilde ortaya
çıkmıştır; bu simasına da yansımıştır.
Peregrini’nin gözlemlerinden çıkardığımıza göre de; ”tabiatında
riyazete temayül,manevi bir perhizkarlık,süratle düşünüp salim kararlar
alma kabiliyeti” vardı. Ayrıca “fikirlerinden ziyade insanlara,yaşayan
şeylere bağlı,sevdiği vakit ölüme kadar seven, en küçük bir şefkat
tecellisiyle kalbi atan bir kadın olacağı” çocukluğundan anlaşılıyordu.
Sanat zevki “herhangi bir üstadı tatmin edecek kadar dürüst ve salim”
idi.
Karar verdi mi peşine bırakmayan; kendisine ihtiyacı olanlara
yardımsever ve vefakar; onurlu ve Sinekli Bakkal’a-köklerine her
şeyiyle bağlıdır. Aynı zamanda “giydiği her kıyafete şahsiyetinden bir
şeyler katan” bir özelliği vardır. Uyuşamadığı noktalarda,münakaşa
esnasında,inatçı ve kesinlikle cevap vermeyen bir yapıya sahip; aynı
zamanda kabullenmediği şeyleri asla yapmayacak kadar inatçı ve güçlü.
Açıklayamadığı ve gücünün yetmediği konularda kadere,alınyazısına son
derece bağlı. Analık sevki tabiisi çok güçlü. Ruhi olarak cinsi
buhranları yok. Rabia için Rakım’ın kullandığı; ”kız değil,sanki
tılsımlı kuyu. İçine mazaallah ayağı kayıp düşeni dünyanın çengeli
çekip çıkaramaz.” (s.317) tabiri de roman içinde onun yerini iyi ifade
eden bir tamlamadır. Olumlu özelliklerin çoğunu kendinde toplamış bir
kadın tiplemesidir. Eserde diğer bütün hayatlar onun hayatı etrafında
ortak bir şekilde anlatılmaktadır. Doğuyu,halk kültürünü; fakat batıyla
senteze ulaşabilmiş ve batıya pek çok şeyini kabul ettirebilmiş bir
doğuyu temsil ediyor.
*PEREGRİNİ=OSMAN: Peregrini,Garp müziğinin üstadı olan,kulağı çok
hassas bir müzik hocası. Ateşli ve heyecanlı bir yapıya sahip.
Felsefeyi,fikri tartışmaları ve konuşmayı çok seviyor. Babası soylu bir
İspanyol,fakat o babasını tanımıyor; annesi tarafından büyütülmüş.
Annesi ise Papa İtalyalı olduğu için oranın milliyetine geçecek kadar
dindar bir Katolik; dinin haricinde hiçbir şeye boyun eğmeyen ve
eğenleri de anlamayan birisi.Gençlik döneminde ise zevklerin hepsini
tatmış olarak,yirmi dört yaşında manastıra çekilir. Buradan usanınca
dinini bırakarak tekrar dünya hayatına döner. Daha sonra Osmanlı
milliyetine geçer,ismini değiştirir ve müzik hocalığı yapmaya başlar.
Kendisinin üç şahsiyeti olduğuna inanır; birincisi dimağı,ikincisi
ruhu,üçüncüsü de kalbi.
Rabia’yı tanıştıklarından itibaren en çok tahlil eden kişi.
Tahlil,gözlem onun için çok önemli; bu bir bölümde şu şekilde dile
getiriliyor; ”Osman,bir insan ruhunun sırlarını öğrenebilmek için diri
bir göğsü yarıp açmaya razı olacak kadar fikri tecessüsün
esiri.”(s.357) Bu özelliği de onun Garp çocuğu olmasıyla
irtibatlandırılıyor. Sürekli soru soran ve öğrenmeye hevesli bir yapısı
var.Rabia’yı gerçekten seviyor ve ona saygı duyuyor; çok zengin ve asil
bir aileden olsa bile sırf bu sevgisinden dolayı her şeyi geride
bırakıp Rabia’nın istediği hayatı kabul ediyor. Zaman zaman alıştığı
yaşantının çok dışındaki bu hayattan dolayı sıkıntı çekse de Rabia’ya
olan bağlılığıyla ve çevresindekilerin ona gösterdiği alaka ile bu yeni
hayatına uyum sağlıyor. Yeni evlerine taşındıktan sonra ancak kendine
özel bir çalışma odası ayırıp,orada yapmak istediği beste ile
uğraşabiliyor. “Tılsımlı kuyu” operası da aynı zamanda Rabia ile Osman
sentezinin canlı bir göstergesi oluyor. Peregrini olarak başladığı yolu
Osman olarak noktalayan kahraman olumlu ve yuvarlak bir karakterdir.
Batıyı,yeniyi; ama doğuyla senteze ulaşabilmiş,doğuyla birleşmesi
neticesinde olumlu özelliklerini arttırmış bir batıyı temsil ediyor.
*VEHBİ DEDE: Dini,ama bilhassa tasavvufu temsil ediyor. O,romanın
hemen hemen her anında karşımıza çözüm olarak çıkıyor. Rabia onun
sayesinde yumuşayıp,kendini her yönde geliştirir. Peregrini’nin Osman’a
dönmesinde alt yapı olarak onun katkısı çok büyüktür. Hasılı Dede ve
temsil ettiği felsefe romanda sorun-problem-anlaşmazlık olan her yerde
çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunların yanında insani
özelliklerden soyutlanmış bir karakter değildir. Tam aksi birebir
hayatın her alanında olan bir karakterdir. Felsefenin dışında pek çok
telli saza ve neye vakıf bir alaturka musiki hocasıdır. İnsanların
kızını,bütün ailesini güvenerek teslim ettiği,emanet ettiği bir güven
kapısıdır. Ayrıca insanların rahatlıkla sırlarını,dertlerini de
paylaştığı bir kişidir. Her olaya daima yumuşak bir tavırla yaklaşır.
Kainatta gerçekleşen her hadiseye esas kudretin gölgeleri nazarıyla
bakabilir ve bunu yanındakilere de izah etmeye gayret gösterir. İnsana
huzur veren bir yapısı vardır; hem iç alemiyle hem de dış görünüşüyle.
Mütevazi, az söyleyen ve çok perhizkar bir şekilde yaşayan; sakin ve
telaşsız bir yapıya sahip.
*TEVFİK=KIZ TEVFİK: Karagöz ve Ortaoyunu sanatçısı. “Yürüyüp
söylemeye başladığı andan itibaren herkesin taklidini yapmış bütün
mahalleyi güldürmüş”(s.13) : ”bütün havailiklerine rağmen İstanbul’un
hudai nabit yetiştirdiği halk sanatkarlarının hususiyetlerini gösteren”
(s.13) birisi. Çocukluğundan itibaren hem fiziki özellikleriyle hem de
sanatçı yönüyle ön planda olmuş. Çocukluğu yeğeni olduğu İstanbul
Bakkaliyesi sahibi Mustafa Efendi’nin yanında geçiyor. Paraya önem
vermiyor ve mahallenin daha ziyade fakirleriyle arkadaş. Tembel ve
çocuk ruhlu,neşeli,oyunu seviyor. Elleri kağıt parçalarına can veren
bir çevikliğe sahip. Sesini,mimiklerini kullanma da oldukça usta.
Tevfik’in dinle ilgisi ve bağlantısı yok; içki içen,ilk sürgününde
eğlence hayatını yaşamış birisi. Ona göre sanat; yazılı değil,her an
değişen hayattadır. Paraya hiç kıymet vermiyor. Sevdiği
kişi,arkadaşı,dostu için cezaya ve canını bile vermeye razı olacak
kadar sadık ve cesaretli bir yapıya sahip.
*İMAM HACI İLHAMİ EFENDİ: Mahallenin imamı. Mahalle sakinleri
tarafından pinti ve hasis olarak biliniyor. Paraya ve mevkiye düşkün;
para için jurnalcilik yapabilen biri. Görünüşünde ve konuşmasında
heybet var. Vaazlarında cehennemi daha parlak ve canlı olarak
anlatıyor. Hazza ve sevince,umum hayat tecellisine karşı dinmeyen bir
kin ve affetmeyen bir düşmanlığı herkese öğretmeye çalışıyor. Hiç
tebessüm etmeyen,gülmeyen biri. Yeni olan şeylere karşı. Bütün
katılığına rağmen Vehbi Dede’ye evliya olarak bakıyor; ona saygı
duyuyor. Kindar ve inatçı. Yaşlılığında bile rahmet,şefaat vadeden
surelere bile kinini,insanları hiç affetmeyen nefretini karıştırıyor.
Bütün mahalle halkını “cehennemlik” olarak görüyor. Sert,değişmeyen
eskiyi temsil ediyor. İmam karakteri olarak olumsuz ve korkutucu bir
tip.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Halide Edib Adıvar-Sinekli Bakkal
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RockTurk :: RockTurk | Serbest Kürsü :: Off Topic :: Edebiyat :: Kitaplar-
Buraya geçin: